www.ekrangazetesi.com web sitesinde yayınlanan yazı ve röportajım

Röportajın orjinal sayfasını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.

  1. Öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Kendinizi tanıtır mısınız?

İşletme fakültesi mezunuyum. Yurt dışı bankacılık alanında 10 yıllık bir çalışma hayatından sonra din eğitimi, psikoloji, senaryo yazımı, aile iletişimi  ve kişisel gelişim konularında çeşitli eğitimler aldım ve uzun yıllar bu alanlarda çalıştım. Mazlum-Der ‘in Beykoz temsilciğini yaptım ve kültür komisyonunda yer aldım. Kurulduktan kısa bir süre sonra kapatılan Filistin Dayanışma Derneğinin kurucu üyelerindendim. Gönüllü olarak çoğu İHH işbirliği ile olmak üzere bazıları uluslararası boyutta olan yardım programları, konserler, kermesler, dayanışma günleri organize ettim. Yardımeli derneğinin Kardeş Aile Projesi nin alt yapısını oluşturma çalışmaları kapsamında 2008 yılında Suriye ve Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarında,2009 kurban organizasyonu için Ürdün’deki mülteci kamplarında, 2010 yılında Özgürlük Konvoyu eşliğinde Mısır ve Gazze’de,  2011 yılında İmam Humeyni’nin vefat yıldönümü anma programları çerçevesinde Tahran, Kum ve Meşhed’de, 2012 de Irak/Basra’da, 2014de Endülüs’te bulundum.

Evli ve 3 çocuk annesiyim. İlk çocuk ilahi grubu olan Minik kalpler Korosunun söz yazarı-bestecisi-Koro ve Klip Yönetmeniyim. Kurduğum eğitim merkezinde gerek çocuklara, gerek yetişkinlere yönelik olarak özgün ve kapsamlı çalışmalar yaptım. Belediye ve STKlar bünyesinde özellikle “Çocuk ve din, Yaşam mimarlığı annelik, Çocuklarda ibadet alışkanlıklarının geliştirilmesi” ve çok çeşitli konularda seminerler verdim ve aile eğitimleri organize ettim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında AEP formatörü olarak AEP Eğitici Eğitimi programlarında özellikle  “Medya” alanında eğitim  veriyorum. Ümraniye’deki ofisimde Reiki doğal şifa sistemi eğitimleri düzenliyor, Değerler eğitimi alanında çıkan 20 ciltlik Değer Sandığı kitabının yazar kadrosunda yer alıyor, beş yıldan beri Özlenen Elçi isimli siyer temalı çoklu sanat projesi üzerinde çalışıyorum.

  1. Aşura günü ve Kerbala size neyi hatırlatıyor?

Aşura günü İslam tarihinde pek çok peygamberin hayatında önemli bir olaya tanıklık etmiş çok özel bir bir gün. Bu, aşura gününün sevimli yüzü. Diğer taraftan ise Kerbela gibi tarihin en acımasız, en vicdansızca yapılan katliamlarından birisine tanıklık etmesi, aşura gününün üstünde kara bir leke gibi durmakta. Peygamberler tarihine baktığımızda yerlerin ve göklerin bir aşura günü yaratıldığını,  Adem aleyhisselâmın tevbesinin bugün kabul edildiğini,  Nûh aleyhisselâmın gemisinin bugün karaya oturarak içindekilerin kurtulduğunu,  Mûsâ aleyhisselâmın mucizesinin bugün gerçekleşerek  Firavun’un şerrinden kurtulduğunu,  İbrâhim Aleyhisselâm bugün ateşten kurtulmuş,  Eyyûb aleyhisselâm hastalıktan şifâ bulmuş, Yûnus aleyhisselâm balığın karnından kurtulmuş olduğunu,  Süleyman aleyhisselâma bugün saltanat verildiğini görüyoruz.

Bütün bu selamete ulaşma, kurtuluş, felah bulma anlamına gelen olayların arasında Kerbela gibi bir olayın da aşura gününde gerçekleşmesini ben manidar buluyor,  Kerbela olayının çok büyük bir acı ifade etmesine karşın,  kader planı gereği bizim akıl erdiremediğimiz hikmetler uyarınca müminler için hayr olan yönlerinin de olduğunu hissediyorum.

  1. Aşura günü ve Kerbela olayını nasıl anlamalıyız? 

Kerbela olayı benim için onurunu korumaya çalışan, güce boyun eğmek istemeyen yiğit ve şerefli bir insanın zillete boyun eğmiş bir hayat sürmektense izzetli bir şekilde ölmeyi tercih etmesi, kendisinin liderliğinde aynı seçimi yapan insanlarla birlikte bilerek ölüme gitmesidir.  Bu yiğit insanın Efendimiz(sav)in çok sevdiği torunu olması, bana göre meselenin bir başka boyutudur. Kerbela bir cesaret, onur ve yiğitlik destanıdır.  Hz. Hüseyin’in şerefli bir yaşam sürme yolunda verdiği örnek, çok anlamlıdır.

  1. İmamHüseyin’in kıyamındaki, her Müslüman’ın hayatında uyarıcı olması gereken derin anlamlar sizce nelerdir?

Hz. Hüseyin’in sadece Müslümanların değil, hangi dine mensup olursa olsun, insanlık onurundan ödün vermeden yaşamak isteyen her insan için evrensel bir rol model olduğunu, tüm insanların onun hayatı ve kıyamından çıkarabileceği derin anlamlar olduğunu düşünüyorum. Günümüz kavramlarıyla olaya yaklaşacak olursak Hz. Hüseyin’in bir çeşit demokrasi kahramanı olduğunu söylemem umarım yanlış olmaz. Seçimle iş başına gelmesi gereken bir yönetimin saltanata dönüştürülmesine karşı çıkmış, bu uğurda her türlü tehlikeyi göze alarak seçimlerin adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışmış, kaçıp hayatını kurtarabileceği halde yeterince güvenli olmasa da  haksızlığa karşı durmak için karşısına çıkan tek fırsata  yönelmiştir. O zaman ki şartlara baktığımız zaman durumun ne kadar Hüseyin’in aleyhine olduğunu, böyle bir seçimi kendi saltanat arzusu ya da şahsi emelleri için yapmış olmasının mümkün olamayacağını, boyun eğmemesinin tek nedeninin karşı tarafın zalim olduğuna, Müslümanlara zulmedeceğine inanması ve bu konuda dedesinin(sav)  belirlemiş olduğu prensiplere uymaya çalışması olduğu bence açık bir şekilde görülüyor.

  1. İmam Hüseyin’inmesajın bugüne ulaşmasında ve İmam Hüseyin’in ikinci kez öldürülmemesinde Hz. Zeynep’in rolü ne olmuştur?

Hz. Zeyneb’in rolünü Kerbela öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. Efendimiz için Hz. Hatice, Musa (as) için Hz. Asiye, İsa (as) için Hz. Meryem ne anlam ifade ediyorsa Hz. Hüseyin için de Hz. Zeynep’in aynı anlama sahip olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Böyle tehlikeli bir yolculukta kardeşinin yanında olması bence bunu ispat ediyor. Şahsen inanıyorum ki Hz. Hüseyin’in bu kararı vermesinde Zeyneb’in de büyük payı ve desteği olmuştur.  Kerbela sonrasında ise büyük bir katliama şahit olmanın, gözünün önünde süt emen bebeğine kadar tüm sevdiklerinin vahşice öldürüldüğünü görmesine ragmen korkmaması, yılmaması,  mücadeleyi elden bırakmaması, kardeşinin yolundan giderek onun baş kaldırısını sürdürmesi, hayatını ortaya koyarak yapılan zulmü haykırması sayesinde Kerbela vakası günümüz Müslümanına Hüseyin’in bir emaneti ve mirası olarak ulaşabilmiştir. Böylece cennet kadınlarının efendisi Fatıma’nın kızı da, aynen oğulları gibi annesinin ve dedesinin(sav)  yüzünü ağartan bir evlat olmuştur.

  1. Kerbela’da aşura günü gerçekleşen bu vahim olayın Şii Müslümanların hayatında bu kadar canlı olmasını, İmam Hüseyin için gözyaşı dökmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz.

Şii dünyasının Hz.Hüseyin’e verdiği değere ilk şahit olmam Şam’da Emevi Camiinde Hz. Hüseyin’in kesik başının bulunduğu türbede olmuştur. Bir yardım derneğinde görevli olarak orada bulunduğum için çok sınırlı olan vaktimin büyük bir çoğunluğunu Hz. Hüseyin’in türbesi başında ağlayan, haykıran, gözlerinden çok ağır yaşlar dökülen insanları izlemeye ayırmayı tercih etmiş, bu insanların Hz. Hüseyin sanki daha beş dakika önce ölmüş gibi, üzülmelerini sağlayan şeyin ne olduğunu merak etmiş, sünni dünyanın Hz. Hüseyin’e daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünmüştüm. Şii dünyasının bu konuda dinamik olmasını, Şii geleneğinde konuya çok önem vermeleri ve gündemlerinde sürekli sıcak tutmalarına bağlıyorum. Hz. Hüseyin’e atfedilen bu değerin Şii dünyasında şehadet arzusunu besleyen, dünyevileşmeye engel olan ve kıyam ruhunu canlı tutan önemli bir beslenme kaynağı olduğuna da inanıyorum. 

  1. Sünni dünyanın Kerbela ve Aşura gününe yaklaşımını değerlendirebilir misiniz?

Aşura günü ve Kerbela kuşkusuz Sünni dünya için de çok önemli. Şiilerde olduğu kadar yoğun duygular yaşanmasa da Sünni dünyada bu günü ve Hz. Hüseyin’i anıyor, anlamaya çalışıyor ve Hz. Hüseyin’i belki de fazla tanımadan seviyor. Sünni dünya sanki daha çok Hz. Hüseyin’in çocukluğunda kalmış durumda. Hz. Hüseyin’i peygamberin(sav) torunu olduğu için seviyor ve bu durumda Hüseyin’in şahsiyetinin örnekliğinden yeterince faydalanamıyor.  Oysa Hz. Hüseyin’i sadece Peygamber torunu olduğu için sevmek, bu kadar güçlü bir şahsiyet için yetersiz kalacaktır. Ali Şeriati’nin “Fatıma Fatıma’dır.” Dediği gibi; “Hüseyin de Hüseyin’dir. Emin değilim ama sanki  Ehli Beyt geçmişte Anadolu’da daha çok tanınıyor ve seviliyordu gibi geliyor bana. Ancak sadece Sünni dünyanın değil,  Şii dünyasının da Hz. Hüseyin ve Hz. Zeynep gibi önemli şahsiyetleri aslında çok sevdikleri halde yeterince tanımadıklarını, çocuklarına ve gençlerine yeterince tanıtamadıklarını, yeni nesillerinin onların örnekliğinden yeterince faydalanmasını sağlayamadıklarını düşünüyorum.  Bu konuda günümüz sosyal bilimlerinin ışığında yapılan, günümüz insanına hitap edecek çalışmalar çok yetersiz ve yapılması gereken daha pek çok şey var. Herkesin  bu konuyu yeterince önemsemesi ve elinden gelen çabayı göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Kendimin de bu konuda yapmayı planladığım bazı çalışmalar var.

  1. Sünni ve Şii Müslümanların Aşure ve Kerbela’ya farklı anlamlar yükleyip farklı anmasının nedeni nedir?Sizce Kerbela nasıl anılmalı?

Hz. Hüseyin’i günümüz müslümanlarına ve tüm dünyaya tanıtmak için  Sünni ve Şiiler birlikte uluslararası sempozyumlar düzenleyebilirler. Tamamen kişisel fikrim olarak ben Sünni dünyanın İslam dünyasının sol beynini, Şii dünyanın ise sağ beynini temsil ettiğini düşünüyorum. Müslümanlar en güzel eserleri beynin bu iki lobu birlikte dengeli bir şekilde çalışabildiği takdirde ortaya koyacaklardır.

  1. Soruşturmamıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bende teşekkür ediyorum