www.ekrangazetesi.com web sitesinde yayınlanan yazım.

Yazının orjinal halini görmek için buraya tıklayınız.

İnanmak, bir mülteci kampında yaşayan Filistinli için valizi açık yaşamak demek. 60 yıllık sürgün yarın bitiverecekmiş gibi… Mülteci kamplarında vatanlarını hiç görmeden büyüyen nesillerin vatan hasreti hemen yarın diniverecekmiş, topraklarına kavuşuvereceklermiş gibi…


İlk Filistin mülteci kampı ziyaretimde ne kadar şaşırtmışlardı beni. Normalde arzu ettiğimiz şeye kavuşma süremiz uzadıkça ümidimizi kaybederiz. Oysa sürgünde bulundukları yılların sayısı arttıkça geri dönme vakitlerinin yaklaştığına inanıyorlardı. “60 yıl oldu. Artık dönmemiz yakındır.” Diyorlardı.

Hani Edison ampülü keşfedene kadar binlerce deney yapmıştı ya. Başarılı olamadığı her deneyin sonunda ümitsizliğe düşmek yerine keşfine daha da yaklaştığına inanıp seviniyordu. Aynen onun gibi, mülteci kamplarında yaşayan Filistinlilerin çok kısa bir süre içerisinde geri döneceklerinden hiç bir kuşkuları yok. Ayrılırken hepsiyle “Bir daha ki sefere Kudüs’te buluşalım inşallah.” Diye vedalaşıyoruz. Bu sözleri ilk başta bir dua olarak söylüyordum. Ama karşımdaki cesur insanların gözlerine baktığımda onların bunu bir temenni olarak değil, gerçekten bunun böyle olacağına inandıkları için söylediklerini fark ettim.


Meşhur “The Secret” kitabında şöyle bir olay örnek verilir: Bir hanım ço uzaklardaki başka bir şehirde yaşamak istemektedir ve oraya taşınabilmek için “sır”kurallarına göre yapması gerkenleri yapar. Fakat bir türlü beklediği gelişme olmaz. En sonunda valizini hazırlamayı unuttuğunu fark eder. Her an gidecekmiş gibi valizini hazırlar ve kısa süre sonra beklenmedik bir şekilde tayini istediği şehre çıkar.


İnanmak, Gazze’de yaşayan bir Filistinli için bağımsızlıklarına hemen yarın kavuşacaklarına inanmak demek. Mantık kuralları Batılılar için. Onların her şeye gücü yeten Rableri var. Biliyorlar ki O’na hiç bir şey zor değil. O’nun dilemesiyle en zor görünen şey bir anda mümkün oluverir. Zafer Aiiah’tan ve zafer yakın.


Bir kaç ay önce Hilal TV yi açıyorum ve açar açmaz Gazze Ambargonun kaldırılması komisyorunu başkanı Cemal El Hudari ve Gazze İslam Üniversitesi rektörü Dr. Kemaleyn Shath’ı karşımda buluyorum. Gazze’de kaldığımız sürece bu iki kişiyle sık sık beraber olduğumuz ve daha önce de Yardımeli Derneğinin ilk kardeş aile buluşmasında Cemal Hudari’yi İstanbul’da ağırladığımız için uzun zamandır göremediğim akrabalarımı görmüşcesine seviniyorum. Türkiye’de olmaktan duydukları heyecan ve mutluluk her ikisinin de yüzünden okunuyor. Programın son sorusu olarak sunucu “Bugün ki şartlar altında, bağımsız bir Filistin Devletinin kurulacağına inanıyor musunuz”” diye soruyor. Fikirlerini çok beğendiğim program sunucusu hanımın bu sorusu beni hayal kırıklığına uğartıyor. İçimden “Eyvah” diyorum; “Böyle bir soru sorulur mu” Hudari ve Shaath’ın bir an duraklayıp birbirlerine bakıyorlar. İkisinin de soruyu anlamsız bulduğu anlaşılıyor.”Bundan hiç bir kuşkumuz yok.” Derken bunu ne kadar inanarak söyledikleri gözlerinden anlaşılıyor. Gözlerinde en ufak bir tereddüt, kaygı, korku ifadesi yok. “Üstelik, bağımsız devletimiz öyle uzun bir vadede değil, çok kısa bir süre içerisinde kurulacak ve kendi topraklarımızda özgür yaşayacağız.” Duygulanıyorlar ve ikisinin de gözlerinden bir kaç damla göz yaşı akıyor. TV başında ben de onlarla birlikte ağlıyorum.

Gazze’deki arkadaşım Birgül El Sadi

İnanmak, Batı Yakasında yaşayan bir Filistinli için Mescid-i Aksa’nın, Kudus’ün yarınlara kalması mücadelesini vermek demek. Tüm ümmet adına mübarek toprakların bekçiliğini yapmak demek.

İnanmak o işi başarmak demek. Yüzyılın en önemli buluşunun beynin işleyiş sistemi ile ilgili yapılan keşifler olduğu söylenir. NLPcilere göre bunların en önemlisi beynin sanal ile gerçeği ayır edemediğinin fark edilmesidir. Buradan yola çıkarsak bir işi başaracağımıza hiç tereddütsüz, kesinkes inandığımız zaman olay beyinde bitmiştir.Gerçekten başaracağımıza inanmakla o işi gerçekten başarmak arasında çok fazla fark yok. Gerçekten başaracığınıza emin olunca sonuca değil, sürece odaklanabiliyor, anı daha verimli yaşayıp daha dingin ve huzurlu olabiliyorsunuz. Sonuç değil, süreç önemli. Ve biz gerçekten başaracağımıza inandığımız her şeyi başarabiliriz. İnanıyorsanız üstünsünüz. İnanıyorsanız sizi hiç bir şey yıkamaz ve yenemez.

Filistinli kardeşlerimizi gözlerindeki kararlılık ve inanmışlık ifadesinden öğrenecek çok şeyimiz var. Her birimiz sorumluluklarımızı onların ki kadar büyük bir inançla yerinde getirdiğimiz gün, yeryüzünde şikayet edebileceğimiz hiç bir şeyin kalmadığı gündür.