Cumartesi Atalar Karması eğitimine katılan kişilerden birisi, 2 hafta önce de “Değerlilik Bilinci Atölyesi”ne katılmış, verdiğim ödevleri yapmaya başlayınca olumsuz bir anısının üzerindeki etkisini fark ettiğini ve ödevlerini yaptıkça bundan arınmaya başladığını anlatmıştı. O gün farklı etkilerini de fark edip fark etmediğini sorunca gelişmeleri şöyle anlattı: “Enerjim çok düşük olduğu için çalışma hayatımı yürütmekte zorlanıyor ve işten ayrılma ihtimalini bile düşünüyordum. Ama eğitimden beri kendimi çok enerjik hissediyorum. Çok daha pozitif ve neşeliyim.”
Eğitime katılan bir başka öğrencim de geçen hafta bir vesile ile bana uğramıştı. Bu öğrencim hem kök ailesinde hem de evlilik hayatı boyunca aşağılanmıştı. En büyük arzularının başında başkaları tarafından değer verilen, saygın bir insan olabilmek geliyordu. Yolda giderken insanların hep kendisine düşman gibi baktığını hissediyor, korkup çekiniyor, akrabaları tarafından aşağılandığını düşündüğü için onlarla görüşmek bile istemiyordu. Eğitimden sonra 10. günde ulaştığı seviyeyi bana şöyle anlattı:
“Hocam insanlar kötü değilmiş meğerse. Artık yolda giderken bana düşman gibi bakmıyorlar. Bana hanımefendi diye hitap ediyorlar. Meğer dünya iyi bir yermiş.”
Bir şeyi “yapabilirim” diyen de, “yapamam” diyen de haklıdır. Özdeğerlilik insanın hayatının sınırlarını çizer. Hayal ediyorsan yapabilirsin, Yapabileceğini düşünüyorsan yapabilirsin. O kadar anlatılacak şey var ki bu konuda. Ama zaman, zaman, ah zaman. Hayattaki en kıymetli hazinemiz.


Cumartesi günü Atalar Karması egitimimiz her zaman ki gibi harika geçti. Eski öğrencilerimin hemen hemen tamamı bu eğitimi aldıkları için katılimci sayımız fazla değildi ama katilan hanımların hepsi de öğrenme ve uygilama isteği ile dolu, anlattiklarimi dikkatle not alan gayretli insanlardi. Öğrenme kapasiteleri iyi olunca ayrıntılı bir şekilde konulara daldik ve fotoğraf cekmeye bile vakit ayiramadik. O yüzden fotoğraf değil ama hemen ertesi gün bir katilmcidan gelen geri bildirimi paylaşmak istiyorum. Atalarindan gelen olumsuz ruhsal mirasi temizleyen, yaşam amacina ulasan ve soyundan geleceklere temiz genler birakanlardan olmak duası ile.


Bizim ReikiNur grubumuzu artık tanıyorsunuz. Grubumuza reiki master öğrencimizden gelen bir geri bildirimi paylaşıyorum. Bu öğrencim vaktiyle reiki 2 inisasyonu alırken kalbinde enerjisel anlamda bir boşluk olduğunu görmüş ve bunun nedenini araştırmak için bana seansa gelmesini tavsiye etmiştim. Kendisi herhangi bir sorun hissetmemesine, daha doğrusu sorunu olduğunun farkında olmamasına rağmen bana güvendiği için geldi ve kendisiyle ona kendisini tanıtıcı mahiyette, sonucunu kabullenmekte zorluk çektiği, sarsıcı bir seans yaptık ve enerji boşluğuna neden olan konuyu ortaya çıkardık. İkinci seansımızı da affetmek üzerine yaptık. Bir yıl sonra da yine enerji boşluğu ile ilgili başka bir sarsıcı seans yaptık. Seanslardaki yüzleşmeleri yaşamak kolay değildi ama öğrencimin gayretlerine Rabbimizin “Şafi” ismiyle mukabele etmesi, onu belki de riskli bir ameliyattan kurtardı. Kalbinde orta derece olduğu ve bir sonraki aşamanın ameliyat olduğu söylenen kaçak, son kontrolde önemsenmeyecek derecede düşük bulunmuş. Doktor şaşkınlıkla elindeki raporlara bakıp önceki raporda yanlışlık olması gerektiğini söylüyormuş. İşte öğrencimin kendi kaleminden değil ama klavyesinden anlattıkları.

Bugün bir danışanımla enerji terapimiz vardı. Bir operasyon geçirmişti ve beklenilen sürenin üzerinde bir kanaması olmuştu. Hastanedeyken ona uzaktan enerji göndermiş ve kanamanın nedeninin hayata küskünlük ve yaşam sevincinin eksikliği olduğunu tespit etmiştim. Bu vizyonum Louise Hay’in kan sorunlarının temelinde haz eksikliği olduğu şeklindeki tespitlerine de uyuyordu.Ertesi gün kanama durmuş ve taburcu olmuştu. Onu toparlamak ve operasyon sonrası gündelik hayatına dönüşünü hızlandırmak için bir enerji seansı yapmaya karar verdik. Danışanım bir gece önceki mesajında seansı sabırsızlıkla beklediğini yazmıştı. “Sizinle tanıştıktan sonra özellikle kendimi daha iyi hissediyorum. Kendimi mutlu etmek için çaba sarfediyorum. Ama bir yerlerde eksik olan bir şeyler var demek ki. Yarın onu halletme ya da en azından halletme yönünde büyük bir adım olması niyetiyle geleceğim inşallah.” Şu cümlesi yüksek beklentilerini ifade ediyordu: “Size her geldiğimde ihtiyacım olanı tam olarak alıp da döndüm elhamdulillah. Yine öyle olacağına inanıyorum.”
Onun heyecanını paylaşarak kendisine yoğun ve etkili bir program hazırladım. Önce çok etkili 2 meditasyon yaptık. İçsel çocuk meditasyonuyla kendisiyle ilgili çok büyük farkındalıklar yaşadı. Kendimizle ilgili öğreneceklerimizin sınırı yok aslında. O da kişiliğinin hiç farkında olmadığı yönlerini gördü. Adeta yeniden tanıdı ve bir kara delik gibi hissettiği kalbindeki enerji boşluğunu doldurma ile ilgili önemli bir adım attık. Organlarla iletişim meditasyonu ile ameliyat bölgesindeki hücrelerin savunma pozisyonunu bırakmasını, huzur ve sukunete kavuşmasını sağladık. Bu meditasyon da danışanım için çok şaşırtıcı sonuçlar içeriyordu. Kendi bedeni ile iletişim kurmak ruhunun daha da derinlerine girmesini mümkün kılmıştı. Arkasından kozmik temizlik enerjisi ile hayatında yaşam sevincinin azalmasına neden olan tüm etkenleri temizledik. Peşi sıra uyguladığım duygusal detoks enerjisini verirken enerji terapistliği hayatımın en etkileyici vizyonlarından birisini yaşadım. Bunu ReikiNur grubundaki öğrencilerimle paylaştığım zaman onların ağzından çıkan kelime de benim ki ile aynı oldu: “SubhanAllah” Gerçekten gördüğüm vizyon Rabbimizin her şeyi nasıl hikmetli ve muhteşem yarattığının, nelere kadir olduğunun çok güzel bir işaretlerinden birisiydi ve bu durum samimi bir tesbihi gerekli kılıyordu. Arkasından danışanımın timus bezini harekete geçirmek için yüksek kalp çakrası temizlik ve aktivasyon enerjisini uyguladım. Son olarak sıra assolist olarak reiki enerjisine geldi. Önce elle uygulama, arkasından aura temizliği yaparak seansımızı tamamladık. Çok şükür danışanım çok mutlu, huzurlu ve enerjik olarak ayrıldı. Gece yazdığı mesajda ise “Sizden ayrıldığımdan beri ışıldıyorum. Emekleriniz için teşekkür ederim..” diye yazmıştı. Benim ona teşekkürüm ise verilen emeklerin kıymetini bilecek kadar iyi niyetli ve farkındalık sahibi olduğu içindi.
Son söz niyetine içime Bakara Suresi 286. ayet doğdu:
Allah hiç kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak, bundan dolayı bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükü bize taşıtma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim Mevla`mızsın; Kafirler güruhuna karşı Sen bize yardım et!
Mustafa islamoğlu meali.

Pazartesi günü Danimarka’da yaşayan bir öğrencime verdiğim reiki 3. derece eğitimi ile haftaya başladım. Bu öğrencim, verdiğim eğitimlerin büyük kısmını almış, diğerlerini de alma yolunda olan başarılı bir öğrencim. Eğitim sırasında, ilk başladığı andan şu an geldiğimiz nokta arasındaki farkı görüp çok şükrettiğini söyledi ve bunu söylerken çok duygusallaştı. Kendisi yaptığımız ilk seanstan sonra hedefinin çeşitli nedenlerle yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitim hayatına dönmek olduğunu söylemişti. Şu an kendini geliştirmek istediği alanlarda gerçekten güzel adımlarla ilerliyor ve benim gözümde de bir reiki master teacher adayı aynı zamanda.
Reiki 3. derece enerjisi bir seçkinlik enerjisi. Birinci derece enerjisinin hedefi fiziksel, 2. derecenin duygusal ve zihinsel sağlık, 3. derece enerjisinin amacı ise ruhsa olarak tekamül etmemizi sağlamak ve bu seviyenin enerjisinin çok sevdiğim bir ismi var: “Rabbimin nuru üzerimde parlıyor.” Hepimiz çok seçkin ve özel insanlar olarak yaratıldık aslında ama bunu hatırlamak için bazen çeşitli vasıtalara müracaat etme gereği duyabiliyoruz.

Bu hafta “yüksek kalp çakrası aktivasyonu” haftam. Sürece pazar günü oğluma aktivasyon vererek başladım. Dün de reiki master bir öğrencimi uyumladım. Bu akşam ise psikolog bir öğrencimi uyumlayacağım inşallah. Henüz randevularını netleştirmediğim bekleyenler de var.
Vermeyi planladığım enerjilerin içerisinde bu aktivasyona ilk sırada yer vermemin nedeni, bu enerjinin alanının daha temel bir seviyede olması. Yüksek kalp çakrası depresif duygulardan kurtulmak, bakışımızı pozitife odaklamak, hayatımızın kıymetinin farkındalığını yaşamak ve bağışıklık sistemimizi geliştirerek hastalıklardan korunmak için kullanabileceğimiz, frekansımızı yüksek tutmamıza yardımcı olacak bir enerji ve sadece kendimiz için değil, başkaları için de kullanabiliyoruz.
Mesela psikolog öğrencimin bunu kendi danışanlarına daha fazla faydalı olmak için kullanabileceğini düşünüyorum. Bu öğrencim daha önce atalar karması eğitimimde öğrendiği yöntemleri danışanlarına uyguladığını söylemişti ve aldığı sonuçlardan memnundu. O yüzden bu enerjiden elde edeceği sonuçları da şimdiden merak ediyorum.
Sağlığın da mutluluğun da temeli şükür. Yüksek kalp çakrası temizlik ve aktivasyon sisteminin bence en önemli özelliği timusu harekete geçirerek hayatımızdan duyduğumuz memnuniyetin yani şükrümüzün artmasına katkıda bulunması.

Bu hafta bir toplantıda, vaktiyle derneklerinde çeşitli seminerler verdiğim STK kadın kolları başkanı bir arkadaşla karşılaştım. Hatırımı sorup benden “Elhamdulillah, harikayım” cevabını alınca “O zaman her şey yolunda demek ki.” dedi. “Hayır” dedim, “Her şeyin her zaman yolunda olması mümkün mü? Tabi ki değil. O zaman dünyada değil, cennette olmuş olurduk.Ama yolunda gitmeyen şeylere rağmen dengemizi korumamız, iyi hissetmeyi öğrenmemiz gerek.”
Bazen danışanlarım bana en aciz, en çaresiz hissettikleri durumları anlatırken şunu söylüyorlar. “Tabi siz hiç böyle şeyler yaşamamışsınızdır. ” Çoğunlukla gülümseyerek geçiştiriyorum. Onların bir kısmının anlattıklarından daha yoğun durumlar yaşamış, soruna çözüm getirmeyen yanlış yolların bazılarını da denemiş olduğumu görüyorum genelde. Ama şu an tüm yaşadıklarımı yaşamış olduğum için çok memnunum ve şükrediyorum. “İnne meal usri yusra”.Her sıkıntıdan sonra bir ferahlık vardır ya da başka bir deyişle “İnsan kalbine ancak acıların açtığı çukurun derinliği kadar mutluluk doldurabilir.”
Başınıza sizi gerçekten üzen bir olay gelip kalbiniz acı ile dolduğunda kendinize şu soruyu sorun: “Acaba yaşadığım bu acı, yaşayacağım hangi mutlulukların habercisi?”

Dün yoğun bir gündü. Saatler süren bir seansın sonunda, New York’taki danışanımın sesinin koyu bir hüzün tonundan heyecan içeren bir umut tonuna dönüştüğünü gözlemlemek, günü mutmain bir şekilde tamamlamamı sağlamıştı. Erken uyumaya çalışsam da bir saati geçmeden uyandım. Rüyamda bana bir söz emanet edilmişti:
“Kolay olanın kolayda, zor olanın zorda açması için.”
Muhtemelen bu rüya hem bana, hem de şu an gündemimde olan danışanlarımdan birine hitap etmekteydi. Hepimizin kaderi farklı. Bazılarımızın hayatında daha büyük zorluklar varsa bu sadece böyle olması onların hayrına olduğu için var. Nasıl her kar tanesinin, her retinanın izi farklıysa hepimizin özünü dışarı vurma, pişme ayarı, çiçek açma zamanı da farklı. C. Allah El Adl’dır, “adil” olandır. Asla haksızlık yapmaz, asla adaletsiz davranmaz. Yüksek ısıda pişmenın ya da karları, buzları delerek çiçek açmanın elbet O’nun katında ilave bir karşıiığı olacaktır. “Kimin daha güzel amel işlediğini görmek için hayatı ve ölümü yaratan O’dur.“(67/2)
Eğer yüksek ısıda pişenler, zorda çiçek açanlardan iseniz bu cümleyi size de emanet ediyorum. Hangi amaç için yaratıldıysanız yaşam misyonunuza göre kolayda veya zorda açabilirsiniz. Hangisi oluyorsa sizin için en hayırlısı bu olduğu içindir. “Amor fati” Kaderini sev. Çünkü kaderini sevmek tevekkül etmektir. Hayatın sırrı kabullenmek, tevekkül etmek ve sonrasında, yaşadıklarının başına gelebileceklerin en hafifi ve hayırlısı olduğunu bilerek şükretmektedir.

Avrupa’dan bir danışanımı dişil enerjinin önündeki blokajları kaldıran “Lavanta Ateşi Enerjisi”ne uyumlayarak yeni eğitim dönemime dün başlangıç yaptım. Bugün ise çok sevdiğim bir danışanımın yoğun ısrarları sonucu New York’tan genç bir beyle çalışacağız. Kadınlarla çalışmaktan daha fazla zorladığı için beyleri danışan olarak kolay kolay kabul etmiyorum. Çünkü değişim dişil enerjinin alanı ve eril enerjinin değişime direnci daha fazla, ön sezileri güçsüz ve değişim konusundaki kelime hazineleri, bilgi dağarcıkları az. Bunları asla küçümseme amaçlı söylemiyorum; çünkü onların dünyadaki görevleri daha farklı olduğu için bu şekilde yaratılmışlar. Tabi dişil enerjisini bastırmamış, eril enerjisini dengeleyebilmiş, kültürlü ve olgun beyefendilerin varlığını kabul ediyor ve büyük saygı duyuyorum. (Her nerede var iseler 🙂 🙂 )
Yarın ise hayatındaki önceliklere karar vermek isteyen harika bir hanımefendi ile seansımız var. Cumartesi ise yoğun bir atalar karmasına sahip bir danışanımla “karma temizliği” odaklı bir seansımız olacak Allahın cc izniyle.
Tatil yapmak ta güzel ama galiba çalışmak beni daha fazla mutlu ediyor. Elhamdulillah

Bugün, paylaşımlarımı takip edenler için, dişil enerjilerini yükseltmek üzere “Eril-Dişil Enerji Dengesi” eğitimi katılımcılarına 21 gün süre ile çalışmaları için verdiğim ödevlerden kısa bir bölüm paylaşmakta fayda gördüm:Aşağıdaki metni 21 gün süre ile günde 1, 3, veya 7 kere okuyabilirsiniz:Bunu ne kadar meditatif bir şekilde, hissederek yaparsanız o kadar etkili olur.
“Anne karnına düştüğüm andan itibaren, kendimi bana erkek gibi hissettiren tüm yaşadıklarımı, bilincimden, bilinçaltımdan, DNAlarımdan, hücresel hafızamdan sevgiyle siliyor ve deneyimlerim için şükrediyorum.
Bana sürekli güçlü olmam gerektiği telkin edildi.
Erkek gibi güçlü olursam, daha güvende olacağım söylendi
Artık anlıyorum ki güçlü olmak için erkek olmak gerekmiyor.
Dişi olarak da güçlü ve güvendeyim
Tüm tüm dişilik özelliklerimi, şu andan itibaren aktive ediyorum
Bugüne kadar dişi olmamı engelleyen her ne olduysa, ne yaşatıldıysa, neler kodlandıysa, bilinçaltımda nasıl kayıtlar varsa, şu an hepsini iptal ediyor, tövbe ediyorum
Ben Rabbimin yarattığı harika bir kadınım
Yüceler yücesi Rabbim, senin bana verdiğin cinsiyeti sevgiyle kabul ediyorum
Bana verdiğin bu cinsiyete şu ana kadar ne zarar verdiysem senden af, kendimden özür diliyorum.
Tüm güzelliğim, tüm üretkenliğim, yaratıcılığımla kadın olduğumu kabul ediyor, kadın olarak yaşamayı seçiyorum
Bir erkek gibi güçlü olmak zorunda değilim
Ben Rabbimin koruması altındayım
Başka kimsenin güvenini aramaya ihtiyacım yok
Kimseye kendimi kanıtlamak zorunda değilim
Kimseyi kendime inandırmak zorunda değilim,
Kimseyi memnun etmek zorunda değilim
Olduğum halimle, özümle, özgür ve güvendeyim
Allahım senin verdiğin bu cinsiyete her ne zaman hayır dediysem şu andan itibaren o anı iptal ediyorum.
Allahım iyi ki beni kadın yarattın
Şu an dişiliğime, kadınlığıma, olduğum halimle “evet” diyorum”

Dün itibarıyla eve döndüm ve yeni eğitim döneminin hazırlıklarını yapmaya başladım. Bugün sevgili Sema Ersoyak‘ın talep etmiş olduğu bir konudan biraz bahsetmek istiyorum.
Fiziğin temel yapılarından biri olan ‘çift yaratılma’ kuralından çeşitli Kuran ayetlerinde bahsedilir:
“Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden iki eş yarattık.”(Zariyat 49)
‘Ondan erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı.’ (Kıyâmet, 75/39)
53:45 – Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O’dur,
55:52 – İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.
78:8 – Sizleri çift çift yarattık.
89:3 – Çifte ve teke andolsun. .
Bu kurala göre kainatın herhangi bir noktasında bir partikül yaratılınca, onunla birlikte otomatik olarak ikizi, yani zıt olanı da meydana gelmektedir. Mesela:
1) Elektronun zıt ikizi pozitron.
2) Protonun zıt ikizi antiproton.
3) Nötronun zıt ikizi antinötron
4) Nötrinonun zıt ikizi antinötrino.
Her madde atomlardan, atomlar da proton, nötron ve elektronlardan oluşmaktadır. Protonlar ve nötronlar da ‘kuark’ denilen partiküllerden meydana gelmektedir. Çok hoşuma giden bir çalışmadan biraz bahsetmek istiyorum. Bilim adamları ilk yaptıkları araştırmalarda 5 çeşit kuark tespit etmişler ama çiftler halinde olması gerektiğini bildikleri için 6. kuarkı araştırmaya başlamışlar. 440 bilim adamının 17 yıl çalışması sonucunda nihayet 6. kuark ta bulunmuş. Yukarı (up), aşağı (down);
Tuhaf (strange), tılsım (charm);Üst (top), alt (bottom).
Elektromanyetik cisimlerin manyetik alanlarının nasıl anot ve katot denilen (-) ve (+) kutupları varsa, insan bedenleri de elektrikle çalışan ve enerji üreten bir yapı olduğundan, o da bir elektromanyetik alana sahiptir ve (-) ve (+) kutbiyeti vardır. (+) kutbiyet pozitif yani dişil enerjiyi, (-) kutbiyet de negatif yani eril enerjiyi temsil eder.
Elektronlar, kuarklar ve tüm gök cisimlerindeki artı ve eki kutuplar birbirlerini tamamlayarak yaradılış amaçlarını yerine getirirlerken, insanoğlunun artı ve eksi kutupları arasında binlerce yıldan beri bir çekişme sürüp gitmektedir. Ataerkil sistem dişil enerjinin değersiz görülmesine, aşağılanmasına hatta zulüm görmesine yol açmaktadır. Oysa dişil enerji zarar gördüğünde eril enerji de bundan en az dişil enerji kadar zarar görür. Dolayısıyla ortada bir “kadın” sorunu yoktur. Kadın sorunu denilen herşey erkeklerin de sorunudur. Günümüzde ise dişil enerjinin sistemi değiştirme çabası söz konusudur. Kas gücü gerektirmeyen bilgi çağında yaşayan kadın, belki de tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar kendisini gösterme fırsatı bulmuş ve eril enerjisini yükseltmeyi çare olarak görmüş, bu sefer de günümüz erkekleri üzerlerinde büyük bir baskı hissetmeye başlamıştır. Erkeklerin bu stresi de günümüz kadınına yalnızlık ve mutsuzluk olarak yansımaktadır. . .
Konu uzun tabi. Sadece biraz değinmek istedim. Bu konu ile ilgili aile dizimlerinde şahit olduklarımı herkesın yaşamasını isterdim. Kadınların ikinci sınıf kinsan muamelesi gördüğü, hep baskılandığı, hep arka planda kaldığı ailelerde yetişen kız çocuklarının bunun acısını değersizlik bilinci, bedene yerleşen ve nedeni bir türlü tespit edilemeyen, çaresi bulunamayan ağrı ve hastalıklar, kendi çocuklarına taşıyıp ilettiği psikolojik bozukluklar, kadın hastalıkları vs şeklinde tezahür edişi, ailenin erkeklerine de en basitinden mutsuzluk, tatminsizlik, başarısızlık gibi şekillerde geri dönüyor. Ailede kadına zulüm boyutuna varan daha ciddi sorunlar varsa ailenin yeni kuşaklarına “karma” olarak yansıyabiliyor.
Kadınların değersiz görüldüğü ailelerde “Kadın atalar karması” kişiyi ciddi biçimde etkiliyor. Bunu çok net gözlemlediğim vakalar oldu. Bu durum cinsiyetle ilgili olduğu için genel aile karmasından daha farklı ve o yüzden konu ile ilgili farkındalık-meditasyon çalışmasını “Atalar karması” değil de “Eril-Dişil enerji Dengesi” eğitiminin içine koymayı daha uygun gördüm. Çok ciddi sorunları olan ve en uzun soluklu çalıştığım danışanlarımın birisinin temel sorunu “kadın atalar karması” idi ve sorunu “Eril-dişil enerji dengesi” eğitimi ile aşabildik.
Yeryüzünün eril ve dişil enerjisinin dengelenmesini, insanlığı şifalandırmak ve mutluluğunu sağlamak üzere birbirini tamamlamasını temenni ediyorum.

Kadınlardan peygamber gelmeyisinin nedeni yüzyıllardır kadınların fiziksel ve ruhsal açıdan yetersizlikleriyle açıklanmaya çalışıldı. En bilgili kadınlarımızin bile bu fikri farkına varmadan icsellestirdigine, bir derneğin uzun yillar önce katıldığım din eğitimi programında da şahit olmuştum. Bir ders sırasında bu soru gelmişti ve akademik kariyeri olan hanım hoca, hemen kadınların muayyen dönemlerinde çok güçsüz dustukleri, psikolojik yapılarının doğru karar vermelerini engelledikleri gibi klasik açıklamaları yapmaya başladı. Girdiğim derslere fazla katılımda bulunmayı doğru bulmam ama hocanın açıklamaları, tamamı kadın olan katılımcılarda degersizlik bilinci meydana getirebilecek mahiyetteydi. Çok rahatsız olmuş, müdahale etme gereği duymuştum. Hoca olgun bir insandı. Açıklamalarımi sonuna dek dinlemekle kalmayıp bir de teşekkür etti. Kendisine ezberletileni tekrar ettiğini o da fark etmişti.
O zamanlar sadece Yaradanin kadın ve erkek cinsleri arasında taksim ettiği görev dağılımı “is bölümü” olarak tanımladığım bu mesele, eril ve disil enerji konularını öğrendikten sonra zihnimde daha netleşti. Kadınlardan peygamber gelmeyisinin nedeni kadınların herhangi bir eksikliğinin olmasından değil, sadece bu görevin kendisine dusmemesindendir. Kadınlar erkeklerin yaptığı her işi yapabilir, en az erkekler kadar güçlü ve başarılı olabilirler. Mesele başarılı olma meselesi değildir. Mesele fitratina uygun yaşayıp mutlu olma meselesidir. Kadın ve erkek fizik kurallarinin ispat ettigi “çift yaratılış “kuralı gereği birlikte yaradilmislardir ve birlikte var olabilirler. Hiç birisinin diğerine bir üstünlüğü yoktur. Eşit ama farklidirlar. Bu farklılığı muhafaza ettikleri oranda fitrat yani yaradilis özelliklerini korumuş, Yaratıcı’nın kendilerine vermiş oldukları cinsiyete sahip çıkmış olurlar.
Peygamberlerin hayatına baktığımızda yanlarında pek çok kadının varlığını görüyoruz. Efendimiz (sav) Hira dağından şaşkın ve kafası karışmış bir vaziyette döndüğünde sigindigi disil enerji Hz.Hatice olmuştu. Onun ölümünden sonra ise “Ümmü ebiha-babasinin annesi” Hz. Fatıma efendimizin dinlendigi limanı olmuştu. Efendimizin hayatındaki kadınları saymaya önce annelerinden başlamak lazım aslında. Hz. Amine, Hz. Halime, Ebu Talibin karısı Fatıma, dadisi Bereke, alimlerin şeriat hukumlerinin yarısını kendisinden öğrendiklerini söyledikleri Hz. Aişe. Bunlar sadece ön plana çıkanlar. Peygamberimizin hayatının her döneminde yanında olan, ne zaman bir yardıma ihtiyacı olsa”Cagirin Esma’yi gelsin”dedigi Esma bint-Umeys’ i kacimiz tanıyor acaba? Peygamberimizin hayatına baktığımız zaman kadın enerjisiyle çepeçevre sarılmış bir hayat görüyorum ben.
Ulul azm peygamberlere baktığımızda aynı şeyi onların hayatında da görüyoruz. Musa aleyhisselamin hayatı Kuran’da bahsi geçen ve Allahtan cc ilham alan kadınlarla dolu. Kendisini bir sandığa koyup Nil nehrine birakmasi ilham edilen annesi, inanan kadınlara örnek gösterilen Hz. Asiye, annesinin sutanne olarak saraya gelmesini saglayan ablasi Meryem, 10 yıllık hicretten sonra Mısır’a beraber döndüğü eşi Şuayb peygamberin kızı Safure. Hz. İsa’nın annesi Meryem den bahsetmeye gerek var mı? Ya da Hz. İbrâhim Nemrut ‘un memleketinden hicret ederken yanında olan ve birlikte çok badireler atlattigi Hz. Sare ve Kabe’ye damgasini vurmuş sabır ve teslimiyetin zirvesi efendimizin buyukannesi Hz. Hacer’den?
Peki eşleri tarafindan desteklenmeyen peygamberler yok mu? Elbetteki var. Karısı inanmayan kadınlara örnek gösterilen Hz. Lut ve Hz. Nuh. Yani kavimleri en büyük gazaba uğramış olan iki peygamber. Sanırım bu örnekler disil ve enerjilerin birlikte var olmasının önemini göstermek açısından üzerinde düşünmeye değer.
Bu konuda yazilabilecekler kitap hacminde. Bir facebook paylaşımı için bu kadar yeterli sanırım.

25 sene kadar önce, kadın üzerine ilk kitapların yazilmaya başladığı dönemlerde ben de kadın konulu bir eğitim baslatmistim. O zaman kadar verdiğim fıkıh, İslam Tarihi gibi klasik derslere olan katılımın aksine Kadın Kimliği başlıklı dersime katılım ilk basta fazla olmadı. Bunun dersin isminden kaynaklandığını fark etmem zor olmadı. Kadinlarimiz sadece Islami başlık ve konulu derslere alistiklari için dersin ismi onlara garip gelmişti. “Nisa, Nur ve Ahzab surelerinin tefsirini yapıyoruz “diye haber gönderdikten sonra başka semtlerden de olmak üzere iyi bir katılımla derslere devam ettik ve planlanladigimdan uzun bir süre devam ettikten sonra talep olmasına rağmen iki küçük cocukla zorlandigim için dersleri kendim sona.erdirdim.
Konumuzla bağlantılı olarak anlatmak istediğim şu hatıram: ilk derse son derece kendine güvenli, becerikli ve otoriter bir Anadolu kadını olan bir teyzemiz de katılmıştı. Neden kadından peygamber gelmemiş olduğu ile ilgili açıklamalarımdan sonra bu teyze o gece sabaha kadar uyuyamamis ve düşünmüş. Sabah olur olmaz da bütün komşuları dolaşıp onlara benim derste anlattiklarimi anlatmış ve şunu söylemiş. “Nevin hanımın anlattiklarini neden bana daha önce kimse anlatmadi? Eğer bunları gençken bilseydim bambaşka bir hayatım olurdu.”

Tüm eğitimlerimi duzenlemeye önemine inanarak başladım. Ancak zaman içerisinde ağırlığını ortaya koyan, katilimcilar uzerinde etkisini.daha fazla gördüğüm, daha çok talep alan konular kendini gösterdi. Bunlardan birincisi atalar Karması ikincisi de disil eril enerji dengesi egitimlerim oldu. Zaten atalar Karması her türlü problemin ana kaynağı ve en derinlerde olan sorunumuz ve yükümuz. Onu temizlemeden enerjimizi dengelememiz ve her türlü sorunumuzu cozmemiz cok mümkün değil.
Atalar Karması egitimine katilan herkesten olumlu geri dönüşümler aldım. Bu geri bildirimler Karmayi yüklenmiş olan ruhlarda daha yoğun olmak uzere , kiminde hakikatin önündeki perdeyi kaldiracak, hayatlarinda açılımı olacak rüyalar görmek, kiminde kendisine yapılmış büyüyü fark etmek, kiminde ruhsal olarak daha mutlu daha huzurlu hissetmek gibi etkilerle sonuçlandi. Bir kaç ay önce atalar karmasi egitimine katilan sonra kendisine ani bir dizim uygulayip şaşırtıcı sonuçlarla karşılaştığımız bir katılımcı ile dün karşılaştık. dizim yaptigimiz çözümü çok zor gibi görünen sorunu konusunda tahminlerimin üstünde bir gelişme olduğunu gordum ve sistemin işe yararliligi ile ilgili inancim bir kez daha arttı. Hepimizin en çözümsüz görünen sorunlarına “Safi ” ve “Mucib” esmalariyla çözümler dileği ile.

Aile Dizimi insana hayatın gerçek boyutu ile ilgili pek çok şey öğretiyor. Dizimler sırasında kendimi pek çok ayet ve hadisin tefsirini “yaşıyor” gibi hissediyorum. Bunlardan birisi de Nisa Suresi 34. ayet. Yani “kavvam” ifadesinin geçtiği ve belki de günümüzun eril enerjisi yuksek kadınlarınin zihinlerinde oturtmakta zorlandiklari bir kavram. Oysa bu ayet o kadar doğal ve hayata uygun ki ve asla kadınları geri plana alan bir anlamı yok.
Mustafa İslamoğlu ‘nun mealiyle ayet şöyle :
“Nisa, 4/34- ERKEKLER kadınların koruyup gözeticisidirler;1 çünkü Allah erkeklerle kadınlar farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatmıştır;2 bir de erkekler servetlerinden harcama yapmaktadırlar.
Kavvâm sözcüğü, kâim’in mübalağa siygasıdır; kâme ‘ale’l-mer’e ifadesi “kadını gözetti”, “kadının geçimini üstlendi” anlamlarına gelir. Kavvamlık, bir bakıma kayyumluktur; yani “koruyup kollama, bakıp gözetme”. Kavvâm’lık gerekçesi sadece geçim sağlamaya indirgenemez. Burada fıtrat temel gerekçedir.”
İşte söz edilen bu fitrat eril ve disil enerjinin özellikleriyle ilgili. Burada sözü sistemik dizim (Aile diziminin) kurucusu Bert Hellinger’e bırakmak istiyorum. Bert Hellinger en fazla elestiri alan sistemik dizim kuralı olarak şunu söylüyor : “Man comes first. Woman follows and man serves the feminien.”
Yani: “Erkek önce gelir. Kadın onu takip eder ve erkek disilige-yani hayata hizmet eder. ” Disil enerji hayattır çünkü biz hayatı disi olandan alırız.
Bert Hellinger’in öğrencisi olan ve ölümünden sonra ISCA’nin (uluslararasi sistemik dizim uygulayicilari birliği ) nin başına geçen Max Dauskardt Hellinger’in sözlerini aciklarken şöyle diyor: ” Kadın erkeğin izini takip ettigi zaman hayat daha kolay yürür. Erkeğin önde olması tamamen fonksiyonel olup erkeğin daha önemli olduğu anlamına gelmez. ”
Eril disil enerji eğitimlerinde erkeğin kadına hizmet için yaratildigini söyleyince hizmet edenin kadin olmasi gerektigi sanılan bir dunyada yasadigimiz icin ilk etapta bir şaşkınlık yaşanıyor. Sonrasında bu bilgiye sahip olmak çok geliştirici ve bir kadın için güven arttırıcı oluyor. Oysa bir kadının kendisine özgüven duymasini sağlayacak herşey Kuran’da ve Efendimizin her birisi kıymetli bir hayat hediyesi olan hadislerinde var. Rabbimizin kavli ayetleri olan bu ayetleri ve hadisleri yine O’nun cc kevni ayetleri olan ilmi prensiplerle birleştirip birbirimize ve özellikle dini guclestirdigimiz ve dini esas vazifesi olan birlestiricilik degil de boluculuk unsuru olarak kullandigimiz icin deizme doğru ittigimiz genç nesillerimize dogru bir sekilde anlatmak hepimizin boynunun borcu diye düşünüyorum.

UNUTULAN ATALAR 3
Atalar karması eğitiminden sonra kendisine 21 günlük bilinçaltı çalışması verdiğim danışanımdan gelen geri bildirimi, içindeki özel konulardan dolayı sizinle tam olarak paylaşamayacağım. Ancak anlatacağım kadarı bile atalar karmasının insanın üzerine nasıl bir yük yüklediğini anlamanız için yeterli olacaktır.
Geri bildirimde “Çok daha sakinim, neşeliyim, daha derli topluyum. İşlerimi mucizevi şekilde çok daha kolay halledebiliyorum. Seanstan beri hiç önceden olduğu gibi içinden çıkılmaz şekilde bir karmaşaya boğulmadım. Bu çok bariz gördüğüm ve çok mutlu olduğum bir fark.” Ayrıca sorun yaşadığı kişiye karşı kendini çok daha güçlü hissettiğini söylüyordu.
Konuyu ailesine anlatmasını da ödev olarak vermiştim. Kızkardeşlerine anlatmıştı ama abisine konuyu çok daha zorlanarak açabilmişti. Eril enerjileri gereği erkeklerin bu tür konuları kavrayabilmesi çok daha zordur bildiğiniz gibi. Oysa umduğundan kolay olmuş, kendi gözünde canlandığı gibi daha anlatırken abisinin gözlerinin önünde de ataları çoluk çocuk kadın erkek bozkırın ortasında olarak canlanmışlardı. Gece boyunca da onları rüyasında görmüş, ertesi sabah çok yorgun ve halsiz olarak uyanmış, kafası karışmıştı.
Yakında gözlemlediğim bir diğer olayda da inanmasının zor olacağını düşündüğümüz bir kişinin şahit olduklarına hemen inanması şaşırtıcı olmuştu. Bu kişi daha önce hiç bir eğitime katılmamış, atalar karması veya aile sistemi hakkında hiç bir bilgisi olmayan bir beydi. Sorunu, çok büyük işler yaptığı halde bir türlü para kazanamaması, defalarca iflas etmesiydi. Bu yaşadıklarının altından 3. kuşak atasının para kazanmak için yaptığı büyük yanlışlar çıkmıştı. Konu hakkında hiç bir bilgisi olmamasına rağmen ortaya çıkan sonucu hemen kabullenmesine şaşırdığımızı görünce: “Daha önce ameliyat olduğum ve hiç duymayan kulağımın, gerçeğin ortaya çıkmasıyla aniden işitmeye başladığını hissettim. Bunu yaşamasaydım, sorunlarımın temelinde atalarımın olduğuna kolay kolay inanmazdım.” demişti.

Dün gerçekleşen bir seansımdan bir kesit, aklıma geldikçe beni gülümsetiyor:
Danışanım üniversiteyi yeni bitirmiş bir genç kızdı ve annesiyle arasında kendini bildi bileli büyük problemler vardı. Anne ile olan problemin bir kadının hayatını ne kadar olumsuz etkileyeceğini anlatmaya sayfalar yetmez. Bu genç kızımızla 2 seans boyunca geçmişin olumsuz anılarını temizlemeye, hakikata bir de şu an bulunulan yaşın vizyonundan bakmaya çalıştık.
Danışanım ilerlemeye açıktı ve çok güzel tepki veriyordu. Fakat anılarından birinde annesinin davranışı ona çok tuhaf geliyor, yetişkin bir insanın, hele de bir annenin böyle bir şeyi nasıl yapabileceğini aklı, havsalası almıyordu. Konu, arkadaşları ile gittiği, annesinin de onlara eşlik ettiği bir yaz tatiliydi. Tatilin ilk günlerinde bol bol resim çekmiş, sonrasında fotoğraf makinasını kaybetmişti. Çok ama çok aradığı halde makinayı bulamamıştı. Dönüş yolcuğuna çıktıklarında ise makinanın annesinin çantasında olduğunu fark etmiş ve çok kızmış, kendisini sinirlendiren tüm davranışlarına ses çıkarmadığı annesiyle ilk defa tartişmişti.
Uyguladığımız regresyon terapinin sonucu, danışanım için büyük bir sürpriz oldu. Çünkü annenin fotoğraf makinasını saklamasının nedeninin, kızını arkadaşlarından kıskanması, onun kendisine değer vermediğini düşünmesi olduğunu görmüştük. .Çünkü danışanım makinasıyla sürekli arkadaşlarının resimlerini çekmiş, annesinin tek bir resmini bile çekmemişti. Danışanım olaydaki kendi payını keşfetmekten dolayı şaşkındı. Yıllardan beri anlam veremediği, hatırladığında içini kemiren bu olayın böyle bir nedeninin olabileceğinin aklının kenarından bile geçmeyeceğini söylüyordu. Annesinin kendisinden özür dilemesi gerektiğini düşünürken yaptığı saygısızlık için o annesinden özür diledi. Terapimiz tamamlandığında ise kendini annesine hayatında hiç olmadığı kadar yakınlaşmış hşissediyordu. Anlatmak affetmektir ve o anlamıştı. Annesine bir çocuk gözüyle değil, bir yetişkin gözü ile bakarak şifalanmayı başarmıştı.

UNUTULAN ATALAR 2
Danışanımın hayatının genelinde önünü tıkayan en önemli hususun ataları ile ilgili olduğu belliydi. Göçü tamamlamayı başaran nesiller, yaşadıkları büyük travmayı atlatabilmek için, çektikleri büyük sıkıntılar ve acılardan kaçarak duygularını bastırma yolunu seçmişlerdi. Oysa acılar bastırılarak değil, ancak acıyı yaşayıp yasını tutarak tamamlanabilirdi. Tutulmayan bu yasın, acıdan korunmak için unutulan ataların “Aile Sistemi” gereği yeni nesillerin kök çakrasını bloke ederek onlara ulaşan yaşam enerjisini azaltacağı açıktı.
Danışanımla terapiye başladığımda güncel bir sorunu gelip gündemimize oturdu. Ana konuda çalışabilmemiz için bu güncel sorunu rahatlatmamız şarttı. O yüzden ilk seansımız güncel sorun üzerinde oldu.
Bir hafta sonra 2. Seansa geldiğinde kendinden çok daha emin görünüyordu. Güncel sorun kontrol altındaydı ve artık atalar karmasına odaklanmasını engelleyecek kadar zihnini meşgul etmiyordu.
Ana konumuz üzerinde terapiye başladığımızda çok fazla yol alamadık. Danışanımın imajinasyon ve duygularını ifade etme yönü fazla güçlü olmadığı için başka bir yöntemle devam etmenin daha faydalı olacağına karar vererek ona önce “Atalar Karması” eğitimi verdim. Sonrasında meditasyon yaptırmaya başladım. “Atalarla bağlantı kurma” meditasyonunda çözülme gerçekleşti. Aslında epigenetik biliminden, Kuranda aile sistemi ile ilgili geçen ayetler ve hadıslere, yüklenici ruh olmanın anlamına kadar eğitimde verdiğim tüm bilgilerin ve diğer tüm meditasyonların amacı bu çözülmeyi sağlamaktı ve öyle de oldu. Duygularını hep yönetimi altında tutmaya önem veren danışanım artık hıçkırıklar içerisindeydi. Kendisinin bilinçaltına bakar bakma görmüş olduğum o uçsuz bucaksız yollarda hayatını kaybeden çoluk çocuk, kadın, erkek , tüm atalarını artık o da görüyordu. Ataların verdikleri tek bir mesaj vardı: “Görülmek istiyoruz.”
Hepimiz bir insana en fazla acı veren şeyin ona kayıtsız kalınması olduğunu biliriz. Bir çocuğa dayak atmak bile ona tamamen kayıtsız kalınmasından daha az zarar verir. İşte ataların ruhları da aynı durumdaydı. Hatırlattığı acıları unutmak adına da olsa yok sayılmak ruhlara acı veriyordu. Toplu Kuran okumalarında söylenen, bazı dua kitaplarında yer alan bir ifade vardır. Eminim çoğunuz duymuşsunuzdur bu ifadeyi. “Nesli kesilen, adları anılmayan, yok mu bana bir fatiha okuyacak diyen cümle ümmeti Muhammede dualarımızdan pay gönder.” Deriz. İslamın bilgeliği, gerçekten neyin ne olduğunu biliyor. Sanırım insanın gerçekten öldüğü an, artık adının anılmadığı an. Adları anıldıkça ruhlar bir parça hayatiyet kazanıyor ve o yüzden anılmak, düşünülmek, hissedilmek istiyorlar. Danışanımın ataları, nesillerinin özgür yaşaması için ana vatanlarına gelmek üzere yola düşmüşlerdi . Önce Sibirya’ya sürgün edilmiş, arkasından bir kaç ülke dolaşarak Türkiye’ye ulaşabilmişlerdi. Yeni nesiller şu an kendi vatanlarında özgür olarak yaşamalarını onlara borçluydular. Ve danışanım tüm bunları atalarına ifade etti. Onlara teşekkür etti. Minnettarlığını dile getirdi. Bundan sonra onları hiç unutmayacağına dair söz verdi.
Aile sistemi unutulan ataları ailenin gündemine getirme görevini danışanıma vermişti. O bir “yüklenici ruh”tu. Bu görevin üstesinden gelerek ruhunu büyütebilmek amacıyla aslında bu görevi kendisi isteyerek almıştı.
(Yarın son bölüm: 21 gün sonra danışanımın gönderdiği geri bildirim)

Dün psikiyatri ile ilgili yaptığım bir paylaşımda bir sanal arkadaşım ilaç tedavisinin yanısıra psikolojik desteğin gerekliliği ile ilgili bir yorum yapmıştı. Elbette haklıydı ama konu bundan çok daha fazlası. Kişinin yaşadığı her türlü sorunun kendisine ait olmayan o kadar farklı boyutları olabilir ki. Bunların bazıları insanların büyük çoğunluğunun inanmakta zorluk çekeceği konular. En iyisi size bunun nasıl olabileceği ile ilgili bir örnek vermek üzere yaz sezonuna girmeden hemen önce yaptığım bir regresyon çalışmasından bahsedeyim.
Danışanım genç, güzel, her ne kadar kendini pek çok noktada beğenmese de aslında saklı kalmış bir potansiyele sahip olduğu ile ilgili bana umut veren bir hanımdı. Benimle yaptığı terapinin çok faydasını gören bir arkadaşının büyük ısrarı ile gelmişti ve bir şeylerin değişeceği ile ilgili pek bir umudu var gibi görünmüyordu. Kendisi ve çok sayıdaki kardeşinin çalışıp çabalayıp bir türlü hayatlarını istedikleri gibi düzene sokamadığından, problemlerinin üstesinden gelemediklerinden bahsediyordu. Durumu “Sanki üzerimizde bir lanet var” diye tanımlıyordu. Kendisinin bilinçaltına baktığımda bitip tükenmek bilmeyen, çok uzun yollar gördüm. Bu yolun üzerindeki bir grup insan ise danışanımla arasına giriyor, onun kendisi olmasına engel oluyorlardı. Konunun atalar karması ile ilgili olduğunu düşünmeye başlamıştım. İlk kez böyle bir çalışmaya katılan danışanıma bu durumu en kısa ve inandırıcı şekilde anlatabilmek için bedenin bilgeliğine yöneldim ve “kas testi” uyguladım. Normalde “evet” cevabı verilmesi gereken konularda beden aynı yöne eğiliyordu ve kendisine “Bende atalar karması var.” “Benim atalarımla daha yakın bağlantı kurmaya ihtiyacım var.” Dedirttiğimde beden bunu onayladı. Ancak yaşı konusunda anlaşamıyorduk. Yaşını söylediğinde beden buna olumsuz tepki veriyordu.”Doğum tarihini yanlış biliyor olabilir misin?” diye sorduğumda doğum tarihini söyledi ve hesapladığımızda söylediği yaşa birbuçuk ay sonra ulaşacağını hesapladık. Yani beden bu kısa süreli farka tepki verecek ve cevabı doğru kabul etmeyecek kadar hassastı. Bu ayrıntı, danışanımın yaptığımız işin doğruluğuna daha fazla inanması yönünde faydalı olmuştu. Çalışmaya başladığımızda vaktiyle Orta Asya’dan çeşitli yolları deneyerek Türkiye’ye göç eden atalarıyla karşılaştık. 3 ve 4 kuşak önceki bu atalar hür yaşayabilmek için yollara düşüp bir kaç ülke dolaştıktan sonra Türkiye’ye gelmeye çalışırken yolda çok sayıda aile üyesi hayatını kaybetmişti. Türkiye’ye ulaşanlar ise çektikleri sıkıntıların verdikleri acılardan kaçınmak için atalarını hiç anmamışlardı. Ailenin yeni nesillerinin, kendilerinin özgür yaşamalarını borçlu oldukları ataları hakkında hiç bir bilgileri yoktu ve ölenlerin yası tutulmamıştı. Oysa bu durum Aile Sisteminde (Family Constellation) “Ataların dışlanması” ve “Tutulmayan yas “ gibi iki önemli problem kaynağını birden içeriyordu. Bu dolanıklığın (entaglement) yeni nesillerden bir ya da bir kaçı üzerinde meydana çıkması kuvvetle muhtemeldi ve danışanım da bu “yüklenici ruh” veya ruhlardan birisiydi.
Bu yazımda vurgulamak istediğim hastalıkların ve sorunların ne kadar farklı boyutlarının olabileceği ile ilgili bir örnek vermekti. Nasıl bir terapi uyguladığımız ve faydasının olup olmadığı ile ilgilenen varsa devamını paylaşabilirim.

Bundan bir kaç yıl önce reiki eğitimi almış ama kafasına yatmamış olduğu için kullanmamış olan bir danışanım, önceki hafta reiki 1 eğitimime katıldıktan sonra reikiyi yeniden keşfetti ve ertesi hafta da gelip 2. aşama eğitimini aldı. İşte öğrencimin duyguları:
Reiki eğitiminden sonra kendime düzenli reiki yapmaya başladım. Tüm vücut yapabildiğimi söyleyemem ama yaptığım kadarı bile bana çok iyi geliyor.
Önceleri akşam 10 buçuk gibi uyurdum en geç ve ancak uykumu alırdım. Eğitimden beri daha geç yatabiliyorum ( mesela 12-1 gibi yatıyorum ve bu vakitte yatıp 5 buçuk gibi kalkmak, bütün gün ayakta kalmak ve koşturmak benim için imkansızdı. sabahları yorgun kalksam da işe gidene kadar yolda reiki dengelemesini yapıyorum. özellikle 3.-4. çakra dengelemesi enerjik olmak için birebir demiştiniz ya, hakikaten faydasını görüyorum. Bi ayaklarımın altına reiki yapamıyorum ve bir tek oralarda ağrı ve yorgunluk oluyor. Reiki 2’yi alınca kullanabileceğim yerler bile aklıma geliyor gün içinde.

Bu da bir başka öğrencimden “Eril-Dişil Enerji Dengesi” eğitiminden sonra gelen mesaj:
Merhaba hocam: Eğitim öncesinde eril-dişil dengesi sağlandığında kadınsı haz duygularının artacağını , yani cinsellikle ilgili bir eğitim olacağı düşüncem vardı .
Ancak kısmi olarak doğru düşünmüşüm: Kadınsı duygularımı tanımak hiç aklıma gelmemişti. Sanki bu konuda herşey yolundaymış gibi sorunun başka birşeyden kaynaklandığını düşünüyor, ne olduğunu bulmaya çalışıyorduk.
Neydi yaşadığım sorunlarınkaynağı???
Yediğim içtiğim şeyler mi,
Çalışma hayatım mı,
Fazla sorumluluk sahibi olmam mı,
Kullandığım ilaçlar mı,
Deterjanlar mı,
çevremden kafayı çok taktığım, abarttığımla ilgili tepkiler alıyordum.
ancak kadın olarak kimliğimizi bulma noktasında aile ve atalardan aktarılan duygu ve düşüncelerin, yetiştirilme tarzının, toplumun beklentilerinin bizleri nasıl şekillendirdiğini ve fıtratımızdaki dişil enerjiden uzaklaştırdığını bu eğitimde çok net bir şekilde öğrenmiş oldum
Kendim için çıktığım bu içsel yolculukta kadın kimliğimi tanıma da sağlam adım attığımı düşünüyorum
Has esmamızı bulmak için çıktığımız bu gizemli yolculukta sizin gibi bir mihmandarım olduğu için, bu büyük tevafuk hayatımı aydınlatmaya başladığı için Rabbime şükrediyorum
Evlilikte eş seçiminde bilinçaltının kendisiyle aynı olanı ya da kendinde eksik olanı seçtiğini öğrenmek bir şimşek etkisi ile gibi gözlerimin açılmasına neden oldu. Kaderimizin yazılı olduğu eşimizi kendi elimiz ile seçip kendi eksik yanımızı tamamlamamız için bize bir lütuf gönderiliyor ve biz yine fark edemeyerek asi olabiliyoruz. Bu çok önemli, şahane bir bilgi
Vermek bize hep iyi anlatılmıştı. Ama şimdi görüyorum ki eşimden ALMAyı öğrenmeli ve yaşamalıyım. Bu da şahane başka bir bilgi
Tevekkül “razı olan” Allah’ın razı olduğu, bu son zamanlarda çok karşıma çıkan bir tanım oldu
Eskiden tevekküle sözde inanır ancak hayatıma sokamaz, kendimi hayatın akışına bırakmaktan korkardım benim kontrolümden çıkacak diye. Şimdi bunu özümsüyorum bunun için gayret ediyorum Bu da şahane, inancımı pekiştirici başka bir bilgi
Hamile hanımefendi misali de etkileyici.
Elbette ki evladımız için göstereceğimiz sükuneti, sabrı, sevgiyi, tevekkülü, kendimiz, eril-dişil dengemiz, eşimiz ve RABBİMİZ için yapabiliriz, yapmalıyız. Bu şahane bilginin de ufkumuzu açacağını düşünüyorum
Çok canlı keyifli eğlenceli sıcak bir eğitimdi
Katılan arkadaşları da çok sevdim. Bazılarıyla ikinci kez karşılaştığımız için daha rahattık, samimiydik
Kendimizi severek, sevgi, hoşgörü ve yumuşak güç ile bu yolda başarılı olacağımıza inanıyorum

Perşembe günü gerçekleşecek “Eril-Dişil Enerji Dengesi” eğitiminden önce bir önceki eğitimimize katılan bir öğrencimin mesajı motive edici oldu.
Selamun aleyküm hocam; Eril-Dişil Enerji Dengesi egitimiyle ilgli fikirlerimi dile getirebildigim kadar yazmak istedim. Öncelikle her zaman ki gibi siz bir harikaydiniz. Arkadaslar cok samimi ve ortam cok sicakti. Bunun icin herkese cok tesekkur ediyorum. Kendi adima cok sansli oldugumu düşünüyor ve cocuklarimin da bu sanstan yararlanacaklarinı biliyorum. Bu egitimlere katilmayi nasip ettigi icin Rabbime sukrediyorum. Yaptigimiz meditasyonlar anlatamayacagim kadar guzel ve ozeldi. Kendi disil enerjimle yuzlesmek ihmal edilen yanlarimi gormek, bunlarin nasil dengelenecegini ogrenmek bana cok sey katti ve daha da katacagindan eminim. Çünkü sizden daha once aldigim egitimlerin beni nasil degistirdigini ve farkindaligimin artmasina nasil katkida bulundugunu çok net gözlemledim ve gözlemliyorum. Bu egitim sonrasinda yasiyacagim olumlu etkileri de sabirsizlikla bekliyorum. Ve yeni egitimleri de heyecanla bekliyorum.

BİR SUBLİMİNAL GÜNLÜĞÜ
Sevgi bir kaç ay önce bana ilk terapiye geldiğinde ağrılar içerisindeydi. 40 yaşındaydı ve zor bir dönem geçirmişti. Çok karamsardı. Hayatındaki herşeyden şikayetçiydi. Yaşamak bile istemiyordu.
Çok etkili geçen ve onu ağrılarından kurtarıp ayağa kaldıran İki seansdan sonra reiki eğitimi aldı. Fakat hala bir şeyler eksikti ve bu eksiği en kolay inanç değiştirme tekniği ve eğitim yöntemi olan subliminal cd doldurdu. Kendisi için hazırladığım subliminal CDnin Sevgi’nin hayatına bir güneş gibi doğduğunu söylersem abartmış olmayacağımı düşünüyorum. Sevgi’nin subliminali kulllanmaya başladıktan sonraki geri bildirimlerini övgü ve teşekkür mahiyetindeki kısımlarını mümkün olduğu kadar çıkartarak sizlerle paylaşmak istedim:
İLK GÜN:
Hocam kızım simdi telefonuma indirdi. Şu an dinliyorum. Ses tonunuz harika. Vucudumda biseyler oluyor. Tüylerim diken diken oldu Su anda agliyorum. Kafamda sanki biseyler oluyor, normal mi? Siz bir meleksiniz. Buna inaniyorum Suan cok duygulandim. Mucize gibi. Su an agliyorum. Kendimi iyi hissedince yazarim.
İKİ GÜN SONRA:
Gozlerimden sanki disariya beyaz sarili parlak cok parlak isik vuruyor. Sizi cok seviyorum. Çok guzel konusuyorsunuz, aydinlatiyorsunuz. İyi ki tanimisim sizi insana guc veriyorsunuz.
ÜÇ GÜN SONRA:
Hocam kusuruma bakmayin ben cd yi dinlerken dudaklarim kendiliginden sanki opucuk atar gibi oluyor ıstem disi oluyor, boyle bisey hic yasamadim. Birde yuzumde arada bir gulumseme geliyor, vucudumda sanki icimde biseyler geziyor gibi basim ve gozumde damarlarima kadar goz bebeklerim oynuyor gibi ne tuhaf. Normal mi? Bu hep boyle mi olacak? En cok da garip olan dudaklarim opucuk atar gibi olmasi garip.
BİR AY SONRA
Hocam sizi coooook seviyorum. Her sey guzel gidiyor, dualariniza beni de katin. Hocam size coook dua ediyorum. Yolda butun gun sizin sesinizi dinliyorum. Cdyi dinlediğimden beri islerim rast gidiyor, aksam yatarken de dinliyorum
İKİ AY SONRA
Hocam bu birkac gun icinde mucize yasadim. Ayagi titreyen bir cocuk vardi.. Annesi cok agliyordu. Çocuğun gitmedigi doktor kalmamis. Ona reiki şifa enerjisi verdim. Butunun yuksek hayrina sifa niyetine Ya Şafi okudum. Inanamadim ama sürekli subliminal cdde sesinizi dinlemekten olsa gerek siz gozumun onundeydiniz. Çocuk ayagi kalkti. Kalpten dua etmiştim ve bir mucize olmuştu. . Ben sadece aldığım ama hiç başkasına kullanmadığım reiki enerjimi çocuğun haline üzüldüğüm için ilk defa denemek istemiştim. Annesi agliyor diye yaptim. Fakat hocam benim beynim isil isil parliyordu. Rengarenk olmuştu. Şasirdim. Heyecanlandım. Hocam siz gercek meleksiniz. Ellerinizden operim. Sizi gercekten cok seviyorum. Benim biraz daha buyumem lazim. Büyümeme yardımcı olun.

KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE SAVANLARDAN OLMAK İÇİN AFFETMEK
Şu sıra en çok deneyimlediğim ve mucizelerine hayran kaldığım konulardan birisi “Affetmek”. Bu konuda yaptığım çalışmalar benim için ayet ve hadislerin tefsiri şeklinde gerçekleşti. Ayrıntılara girersem ortaya bir kitaplık malzeme çıkabilir. O yüzden sadece bir kaç örnek vermekle yetineceğim. En son yaşadığım örnekle başlayayım:
Bir danışanımla “Özüme Dönüyorum” programımız çerçevesinde affetmek konusunu işledik. Affetmekte zorlandığı kişi ile ilgili tefekkür çalışması yaptık ve yüksek benliğimiz vasıtasıyla iyi dileklerimizi gönderdik.
Danışanım bu kişiye çok yakınlık gösterdiği, ona emek verdiği halde bir türlü ondan hak ettiği yakınlığı göremediği için hayal kırıklığına uğramış, bu da doğal olarak onda öfke ve kızgınlık birikimine yol açmıştı.
Öğlen yaptığımız çalışmadan sadece bir kaç saat sonra, danışanımdan hayatının mucizelerinden birisini yaşadığına dair bir mesaj geldi. Affetme çalışmasından iki üç saat sonra, affettiği kişi evine gelmişti. Kendisi çalışmamızın etkisiyle yakınına güler yüzlü davranmayı başarmış ve yakını ona göz yaşlarıyla açılmış, yıllar boyunca hiç değinmediği özel sorunlarını anlatmıştı. Onun anlattıklarında danışanım kendi eksiklerini de görmeyi başarmıştı. Ve Fussilet suresi 34. ayet gerçek olmuştu:
41/FUSSİLET-34: İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman (bir de görürsün ki), seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluverir.)