AİLE DİZİMİ

KADERE İMAN YA DA GERÇEKLE ÖZGÜRLEŞMEK:
AİLE DİZİMİ/AİLE KONSTELASYONU/SİSTEMİK KONSTELASYON YA DA SİSTEMİK DİZİM TERAPİSİ

Merhaba, ben Nevin. Sizlere aile dizimi ile nasıl tanıştığımı ve gönül verdiğimi anlatmak isterim. Uzun yıllar devam eden çocuk din eğitimi ve annelik eğitimi hayatımdan sonra kendimi bulma serüvenimde durağım hipnoterapi olmuştu. Sonra enerjilerin zaman ve mekân sınırını ortadan kaldıran muhteşem deryasına daldım. Yolum regresyon terapiden geçti. Arkasından Rabbim beni “Sistemik Konstelasyon” ya da Türkiye’de bilinen adıyla “Aile Dizimi” ile karşılaştırdı ve bu alandaki en iyi isimlerden olduğunu düşündüğüm kişilerden eğitim almak nasip oldu. Benim gibi kendini bulma, kendi olma arayışında olan cesur yürekli yol arkadaşlarımla iki yıl boyunca zaman zaman hayret ettiğimiz, şaşırdığımız ama hep hayran kaldığımız ve şükrettiğimiz muhteşem zaman dilimleri yaşadık. İki yılın sonunda hiçbirimiz eski “biz” değildik. Hayatın hakikatine daha çok yaklaşmış, olgunlaşmış, dinginleşmiştik. Çünkü üzerimizde pek çok yükü kaldırmıştık, kaldırmaya da devam ediyorduk ve kendimize daha yaklaşmıştık. Reiki benim ilk göz ağrımdı. Hayatımın en sıkıntılı döneminde bana verilmiş bir hediye idi. Reikinin yataktan çıkardığı varlığımı Aile Dizimi ilerilere taşıdı. Çok faydasını görüp başkalarının faydalanması için sorumluluk hissederek girmiş olduğum reiki hocalığı yolculuğum, aile dizimi kolaylaştırıcılığı ile taçlandı. Aile dizimine olan güvenim ve inancım her katıldığım ve yaptığım dizim programında artmaya devam ederek alanda yolculuğuma devam ediyorum.

İnsanoğlu hayatın gerçeklerini kendi bakış açısından ve çok sınırlı bir şekilde görebiliyor. Bazen farkında olmadan, bazen de yüzleşmek istemediği gerçeklerin ağırlığı ile hayatın hakikatinin üstüne bir perde çekebiliyor. Aile diziminin benim için anlamı, hakikatlerin üstünü örten örtüyü kaldırıp gerçeği görebilmek. Sonrasında o gerçeğin bizim için en hayırlı olan olduğunu anlamak ve gönülden kabullenmek. Dizimlerde karşılaştığım olaylarda ayeti kerimeler ve hadisi şeriflerin hayatın gerçekleriyle nasıl da birebir örtüştüğünü görme fırsatı bulduğum çok zamanlar oldu ve bunun için kendimi çok şanslı buluyorum.

ISCA Türkiye’nin (Uluslararası Sistemik Dizim Birliği)nin 2022 Yılı Kasım ayı toplantısında ISCA yönetimi tarafından konu “Aile Dizimi ve dini inançlar” olarak belirlenmişti. Tüm ülkelerdeki ISCA üyesi aile dizimcileri, kasım ayında bu konuda toplantı yapıp konuyu kendi aralarında konuştular.

Aile dizimi hiçbir dine, hiç bir inanca bağlı olmayan, her dine mensup insan tarafından kullanılabilen, insana ve inanca saygılı evrensel bir sistem. Üstelik dini inançlarla tam bir paralellik içerisinde. Mesela ben dizimlerde pek çok ayet ve hadisin hayat içerisindeki izdüşümlerini görüp teyidini yaşıyorum. Eminim bir Hristiyan da konunun kendi inancı açısından teyidini yaşayacaktır. Çünkü hakikat tek, ona giden yollar ise sonsuz sayıda.

Toplantımızda aile diziminin temel etkilerinden birisinin “kabullenme” olduğu, bunun ise kişinin kadere imanını güçlendirdiği üzerinde de duruldu. Bununla ilgili bazı deneyimler paylaşıldı. Birkaç yazımda kadere iman konusu üzerinde durmuştum. Başlarına gelen birtakım olayları kabullenmekte zorlanan kişilere yaptığım ve bazen kaderin temsilcisini alana soktuğum bazı dizimlerde, çalışmalarıma düzenli katılan katılımcılarımın gelişimini takip edebildiğimde hayatlarında nasıl bir sükunetin geliştiğini gözlemliyorum. Hatta 2-3 dizimde bu sükûnet o kadar hızlı ve güçlü bir şekilde gelişmişti ki şaşırdığımı hatırlıyorum. Zaten Hellinger’in kitaplarından birisinin ismi de ” Kabul Etmenin Özgürlüğü “dür. Bu ismi çok severim. Kadere iman bu dünyada iç huzurunun, kendiyle barışık olmanın, özgür hissetmenin temel kaynağı.

Affetmenin gerekliliği ise dizimlerde sıklıkla karşımıza çıkan bir başka konu. Bunu başarabilmenin kişiye olan katkısını anlatmak için ise sayfalarca yazmak gerekir. Affetme de aslında yine kabullenme ile ilgili. Başına gelen şeyi karşındaki yapmış olsa da sonuçta kişinin kendisinin olaydaki sorumluluğunu alması ve bu olayların yaşanmasına Allah’ın izin verdiğini hatırlaması gerekiyor.

Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün dünyada saygın bir yeri olan Bert Hellinger, günümüzün en çok yankı uyandıran terapistleri arasında yer alıyor. Hellinger’in Türkçede yayımlanan “Sevgi Düzenleri”, “Kabul Etmenin Özgürlüğü”, “Sevginin Saklı Simetrisi” ve “Yardım Etmenin Düzenleri” adlı kitapları bulunuyor.

Familien Aufstellung adıyla 90’lı yıllarda Almanya’da ortaya çıkmış olan Aile Dizimi Terapisi, ailenin kuşaklar boyu, birbirine görünmez bir bağla bağlı olduğu anlayışına dayanmaktadır. Önceki kuşakların işlediği ve sorumluluğu alınmamış kötü fiiller, çocuklar ya da torunların hayatlarında olumsuzluklara yol açar.

Bireyi, içinde doğduğu ailenin şekillendirdiğine inanan bu anlayış, ailenin belirli bir sistem oluşturduğu esasına dayanır. Fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmına, hatta belki de çoğunluğuna, içinden çıktığımız kök ailede yaşanmış sorunlar sebep olmaktadır.

Eğer aile içinde şiddet, intihar, cinayet, düşük, ana baba rollerinde uygunsuzluk gibi bir sebeple sistemde bir bozulma veya aile hiyerarşisinde değişiklik olursa, bundan aile fertlerinin hepsi, hatta- etkisinin derinliği oranında gelecek kuşaklar da etkilenmektedir.

Freud’dan itibaren ailenin birey üzerindeki büyük etkisi bilinmektedir. Ancak aile dizimi terapisine kadar, bireyin sorunları aileden bağımsız olarak bireysel terapi ile çözülmeye çalışılıyordu. İlk defa Bert Hellinger, Sistemik Aile terapisi çerçevesinde ve Fenomenolojik psikoloji anlayışı içinde, bireyi ailesine geri götürüp, onları ruhsal boyutta barıştırarak; aile sistemi içinde var olan mevcut yerini göstererek, sistemin yıkılan, bozulan yanlarını onararak geleneksel terapi anlayışlarını çok daha üst boyutlara taşımıştır. Bunu yaparken aile bireylerinin hayatta olmaması hiçbir önem taşımaz. Sistem her şekilde sorunu çözecektir.

Peygamber Efendimiz çocuk terbiyesinin evlilik kararı ile başladığı bilgisini verir. Bizler evlendiğimizde bir kişi ile değil, onun ailesi hatta 7 kuşağının 254 atası ile de hayatımızı birleştirme kararı almış oluruz. Seçtiğimiz eşin ailesi ve sülalesi, dünyaya getireceğimiz çocuğun geleceği açısından önem taşımaktadır.

Aile Dizimi terapisi yaşayan kişiler, eşleri, çocukları, ebeveynleri ve kardeşleriyle güvenilir ve sıcak yeni bir ilişki kurgulamakta, içsel huzura kavuşmaktadır. Korkular, kin, nefret, öfke, değersizlik gibi olumsuz duygular belli bir süre içerisinde, bazen hemen ama ortalama 6 ay, bir yıl, iki yıl gibi bir süre içerisinde yerini huzura, mutluluğa, kendine güven ve daha uyumlu davranışlara bırakmaktadır. Böylece kişi hayatını kendi iradesiyle, kendi elleriyle yeni baştan yapılandırmakta, ailesinin üzerindeki olumsuz etkilerinden kendisini temizleyerek kendi istediği özellikte özgür bir insan olmak için bir adım atmaktadır. Bu içsel yenilenmenin sonunda korkular, kaygılar, çeşitli fiziksel ve psikolojik sorunlardan kurtulmak mümkün olabilmektedir.

“Aile Dizimi” kişiyi çözüme zorlamaz. Amacı kişinin büyük resmi görebilmesini sağlamaktır. Kişi, tıkanmaya yol açan sorunla yüzleştiğinde sistemdeki tıkanma ortadan kalkar. .

Hellinger “Benim psikoterapim, fenomenolojik bir psikoterapidir.” derken femoneolojinin felsefi bir yöntem olduğunu ilave eder. Fenomenoloji, anlamaksızın daha büyük bir bağlama açılmaktır. Bunu yaparken yardım etme veya bir şey kanıtlama amacı güdülmez. Ortaya çıkabilecek sonuçtan korku duyulmaz. Her nasılsa öyle açılım yapılır ve sonuçlar olduğu gibi kabul edilir.

Aile dizimini ruhsal boyuta taşıyan, ilahi olanla bağlantı kurmamıza olanak sağlayan, onun “fenomenolojik” yapısıdır. İlk katıldığım aile dizimleri, bu boyuttan yoksun kişiler tarafından yapılıyordu ve beni tatmin etmemişti. Sonrasında Bert Hellinger’in öğrencisi olan, asistanlığını yapan, kendisinden sonra Uluslararası Sistemik Dizim Birliğinin başkanı olan Max Dauskardt’dan fenomenolojik yaklaşımla ve Hellinger ekolu ile eğitim almak nasip oldu.

Aile dizimi terapisi, ailesiyle sağlıklı ilişkiler geliştirememiş insanların, partnerleriyle ilişkilerinde de başarısız olduklarını ön kabulüne sahiptir. Karşı cinsle ilişkilerde kız çocuğun anneyle, erkek çocuğun babayla sağlıklı ilişkiler geliştirmiş olmayı başarabilmesi çok önemlidir. Annesini küçümseyen, yargılayan kız çocukları dengeli bir dişil enerjiye, babalarını eleştiren, yargılayan erkek çocuklar da dengeli eril enerjiye sahip olamazlar.

Psikozların geçmişteki çözülememiş cinayet ve benzeri kabullenilmeyen, görmezden gelinen, sır olarak saklanan suçlarla alakalı olabileceğinin bilimsel kanıtları mevcuttur. Hem katil hem maktul aynı aileden olduğunda, ailenin genç kuşaklarından birisi, bu dolanıklığı çözmek için hem katil hem kurban rolünü üstlenir ve şizofreni bunun sonucunda doğar.

Kendilerine kötü davranılan haksızlık yapılan eski nişanlılar, eski eşler, anne babalarına kötü davranan çocuklar, başkalarına haksızlık yapan kişilerin sistemlerindeki dolanıklık, haksızlık yapılan tarafların onurlandırılmasıyla çözümlenir.

Aile dizimlerinde aile bireylerini temsil etmek için seçilen kişiler, dizimde yer aldıkları an kendilerini o insanlar gibi hissederler. Hatta yer yer bilmeden bu insanların sahip olduğu semptomları gösterirler. Mesela saralı birisini temsil eden kişi sara nöbeti geçirebilir.

Yaptığım seanslarda danışanın yakınlarını temsil ederken, bazen hiç kullanmadığım kelimeler kullanabiliyor, ya da bazen ince, bazen kaba çok değişik ses tonlarıyla konuşabiliyorum. Farklı bir şekilde konuştuğumda danışanım şunu söylüyor: Aynen onun sesi, bunlar onun kullandığı kelimeler. Bazen de kimi temsil ettiğini bilmediğimiz birisi, bazen ince bir sesle konuşmaya başlıyor ve biz onun bir çocuğu temsil ettiğini öğreniyoruz.

Bert Hellinger bir keresinde bir danışanın eski kız arkadaşını temsil eden bir kadından bahseder. Kadın eve gidince babasına ve akrabalarına babasının böyle eski bir kız arkadaşı olup olmadığını sorduğunda herkes olmadığını söyler. Ama birkaç ay sonra babası savaş sırasında büyük bir aşk yaşadığı bir kadından mektup alır.

Svagito Liebermeister yaptığı dizimlerden verdiği örneklerde bir katılımcının dedesini temsil eden kişinin sağ bacağında güçlü bir sancı duyduğunu söyler. Sonra dedenin savaşta bacağından vurulmuş olduğunu öğrenirler. Bir başka sefer boğazında acı hisseden temsilcinin temsil ettiği kişinin boğularak öldüğünü öğrenirler.

Bununla ilgili şaşırtıcı örneklere hemen hemen her dizimde rastlanır. Benzer durumları ben de yaşadım. Mesela New York’ta yaşayan bir danışanıma online “Kollektif Aile Bilinci” eğitimi verdikten sonraki gün, danışanım çok uzun yıllardan beri haber alamadığı ve kendilerini merak ettiği uzak akrabalarından haber almıştı. Bir başka seansta bir danışanımın kalbini kıran bir akrabasına yönelik yaptığımız çalışmadan sadece 2-3 saat sonra kapı çalmış ve söz konusu akraba ilk defa evine gelmiş, bu geliş güzel bir dostluğun başlangıcı olmuştu. Yine bir danışanım küçük kızını boşandığı eşinden her aldığında çocuk, başkalarının onun kaçırıldığını zannedecekleri şekilde ağlıyordu. Yaptığımız çalışmanın ertesi günü küçük çocuk annesine koşarak gelip sarılmıştı. Bunun ne şekilde gerçekleştiğini anlamanın konu ile ilk kez karşılaşanlar için kolay olmadığını düşünerek bu noktada size “akaşik kayıtlar” ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum.

İngiliz bilim insanı Robert Shaldrake’in morfogenetik alan ismiyle tanımladığı akaşik alanla ilgili deneyleri mevcuttur. Her insanın bu dünyada enerjik bir imzası, sadece ona özel bir enerjik alanı vardır ve bu alanla bağlantıya geçmek mümkündür. Akaşa, yaratılışın başından sonuna kadar tüm bilgiyi içeren bir tür arşivdir. Akaşik Kayıtlarda bireysel ya da evrensel her şey (tüm oluşlar, tüm düşünceler, duygular, kelimeler, niyetler vb.) zaman-mekân olmaksızın mevcuttur.

Akaşik kayıtlar (akashic records), evrende meydana gelen her olayın, her hareketin yok olmadığını, hepsinin izlerini bıraktığını ve kaydolduğunu ileri süren teozoflarca kullanılan bir terimdir. Terim Hint teozofisindeki “evrendeki tüm uzayı kapsayan temel esîrî cevher” olarak tanımlanan “akaşa” sözcüğünden Batılı teozoflar tarafından türetilmiştir. Bu görüşe göre, nasıl evrende hiçbir madde dönüşümler geçirmekle birlikte yok olmazsa; hiçbir hareket ve olay da yok olmayıp Akaşa denilen süptil cevhere kaydolur.

Akaşik kayıtlar, inancımızdaki “Levh-i Mahfuz” kavramıyla örtüşür. Levh-i mahfuz, olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve mekândaki bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu bir ilâhî muhafaza levhası; ilahî ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır.

Nasıl insanın başından geçen bütün olaylar hafızasında yer alıyor, unuttum dediği şey bile hipnoz etkisi altında su yüzüne çıkıyor, hiçbir şey unutulmuyorsa, kâinattaki bütün olmuş, olan ve olacak olaylar da “Levh-i Mahfuz” denilen o büyük hafızada yazılıdır ve hiçbir şey unutulmamıştır. Her iki “levha”da da Rabbimizin “Hafîz” (koruyan, muhafaza eden) ismi tecelli eder.

Her düşünce, kelime, niyet, duygu ve eylem enerji oluşturur ve hem kişisel hem büyük hafızaya kaydedilir. Her ruhun kaydı benzersiz belli bir frekanstadır. Bu özel frekans evrenin enerjileri içine kodlanmış bir parmak izi gibidir.

Gerek aile dizimi gerekse pek çok terapi şeklinde ya da enerjiler vasıtasıyla akaşik kayıtlarda kişinin enerji frekansına ulaşılıyor ve kendisiyle bağlantıya geçiliyor. Kişi hayatta olmasa bile akaşik kayıtlarda kalmış olan enerjisi, terapiye yardımcı olabiliyor ve aynı şekilde terapi yapılan ölmüş olan akrabalarının şifalanmasına katkıda bulunabiliyor. Yaşanmadan bu konunun kavranmasının zor olduğunun farkındayım. Son yaptığım toplu dizimde, 50 yaşlarındaki danışanımın sorunlarının temelindeki etken, annesinin genç yaşta ölen kocasını kendisini terk etmekle suçlamasıydı. Danışanımın annesi kocasının kendisini terk ettiğini düşünmekte haksız değildi. Çünkü baba çok ağır bir hayat yükü taşıyordu ve sağlığına hiç dikkat etmeyip, erkenden ölmeyi seçmişti. Babanın ölümü yavaş bir intihar gibiydi. İlk olarak baba, anne ve çocuğu bir araya getirmeyi başardık ancak çocuk annesine çok çile çektiren babaanneyi reddediyor, onu kesinlikle aralarına kabul etmek istemiyordu. Kendisi anne karnındayken babaannesinin kışkırtmasıyla babasından dayak yiyen annesinin yaşadıklarından dolayı anne karnı travması geçiren danışanımın anne karnındaki halinin temsilcisi, gözlerini pörtletiyor ve babaanneyi kesinlikle reddediyordu. O aşamada dizim çözümsüz kalabilecek gibiydi ki ortama hiç beklemediğimiz birisi kendiliğinden girdi. Bu, babaannenin Çanakkale Savaşında şehit olan dedesiydi. Ancak akaşik kayıtlar, bize dedenin savaş sırasında değil, esir alınıp tutsakken öldüğü bilgisini veriyordu. Dede köyde bebekken bıraktığı kızını düşünüp duvarları tırnaklamış, elinden hiçbir şey gelmemesinin çaresizliği ile büyük acılar çekmişti. Hem babasız büyümek hem de babanın çektikleri, babaannenin hayatında derin izler bırakmıştı. Bilen alanda baba ve kız karşılıklı ağlarken, sonrasında birbirlerine sarılırken, danışanımın temsilcisi o kadar etkilenmişti ki babaanne ve dedenin yanlarına gelmesine izin verdi. Tüm aile bir barış ve sukunet ortamı içindeydi. Dizimden sonra tüm katılımcılar şunu söylemişlerdi: “Gözlerimizle görmesek, asla inanmazdık.” Aslında inanmayı sağlayan sadece gözlerin görmesi değil, yaşananların doğruluğunu kalplerin de hissetmesiydi.

Beni çok etkileyen dizimlerimden bir tanesi, ilk yaptığım dizimlerden birisidir. Ayrıntılara giremiyorum ama şu kadarını anlatabilirim. Dizimin konusu, danışanımın ölesiye nefret ettiği atasıydı. Seanslarda “asla affetmem” diyen kişileri bile affettirdiğim halde, bu danışanımın dedesi hem danışanıma hem anne ve babasına o kadar zalimane davranmış ve eziyet çektirmişti ki onu affetmek ve yeni bir başlangıç yapmak gerçekten kolay değildi. Dizim başladığında danışanın ağlayarak anlattıklarından dolayı herkes dededen nefret ediyordu. Katılımcılar dişlerini sıkmış, avuçlarını yumruk yapmışlardı. Güçlü hislerden dolayı otoriteyi sağlamakta biraz zorlanıyordum. Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Dedenin yanlış hareketlerinin arka planına indiğimizde dedenin tamamen haksız olmadığı anlaşılmaya başlandı. Daha da eskiye gittiğimizde dedenin katı kalpli, sevgisiz birisi olmasındaki etkenler tek tek açığa çıktı. Dede kendi ailesi tarafından büyük haksızlığa uğramış, yıllarca ailenin yükünü taşımış, sevdiği ile evlenme şansını kaybetmiş, sevmediği birisi ile ömrünü tüketmişti. Dizimin sonunda herkes dedeye büyük bir merhametle ve “Biz de bunları yaşasaydık muhtemelen böyle sevgisiz olurduk.” Diye bakıyorlardı. Nitekim çileli hayatını görünce, torun dedeye yaklaşmayı ve ona sarılmayı başardı. Danışanım için af süreci başlamıştı.

Aynen bu örnekte olduğu gibi, bir dizim hiçbir zaman belli bir plan dahilinde yürümez. Sonucu hesaplamak, etkilerini tahmin etmek mümkün değildir. Bu yöntemde terapist sadece işleri kolaylaştıran bir kişidir. En iyi terapist, kendini azami ölçüde geride bırakan terapisttir. Hakikatin üstündeki perdeyi kaldırıp kişinin sahip olduğu sorunların kaynağı ile yüzleşmesini sağlayan, Yüce Allah ‘ın koymuş olduğu muhteşem sistemdir.

Kaynak: 7 Ced / Nesil Ailenin Mutluluk Atölyesi, Nevin Nesrin Soysal, Hayy Yayınları

Aile Dizimi Programlarımıza katılmak için lütfen asistanımla iletişime geçiniz.

ASİSTANLAR;
Whatsapp: 0539 796 69 52 Reiki Master Kevser Zent
İletişim: 0506 114 63 95 Reiki Master Fatma Zehra Barman