HAS ESMA YOLCULUĞUNDA İSLAMİ DEĞERLERLE DÖNÜŞÜM PLATFORMU
KURUCU BAŞKAN
NEVİN NESRİN SOYSAL
⇒ Psikoloji Bilim Uzmanı
⇒ Aile Dizimi Kolaylaştırıcısı
⇒ Aile Bakanlığı AEP Formatörü
⇒ Reiki Grand Master
⇒ Regresyon Terapi Uygulayıcısı
⇒ Eğitimci-Yazar-Besteci
BAŞKAN YARDIMCISI
GÜLSEVEN SEVİNDİK
⇒ Serbest Girişimci
⇒ Reiki Master Teacher
⇒ Bilinçaltı Sembol Dili eğitimi Refik Korkmaz 1. ve 2. Modül eğitmeni
⇒ Sarkaç eğitmeni
⇒ Jean Adrian Jaas eğitmeni
Fatih- İstanbul
İSTİŞARE EKİBİ
Üzerimizdeki ağırlıklar ve fazla kilolarımızla ilgili olarak Kazdağlarında yaptığım kampta kendimde kilo yapan bir konuyu keşfettim: Yazmayıp biriktirdiğim konular ve yarım kalmış çocuk kitaplarım. Kamp sırasında da insanların söyleyemediği, içinde biriktirdiği sözlerin nasıl kilo yaptığını açık ve net bir şekilde gördük.
Bu söylenmemiş sözlerin ağırlığını üzerimizden atmak sadece fazla kilolarımız için değil hayatımızın her alanı için önemli. Bizim kampımız da zaten bir “zayıflama” değil, üzerimizdeki ağırlıkları hayatımızın her alanından çıkarma programıydı. Ben de bir süreden beri aklımda olan bir fikri hayata geçirerek bu fikrimin üzerimdeki ağırlığını atmak istedim.
Bu fikrim doğrultusunda sorunları için kişisel gelişim tekniklerinden faydalanmak isteyen ya da bizzat alanda çalışıyor olup da neyi nasıl yapabileceği konusunda kafası karışık olan dini hassasiyeti olan kişilerin karar vermesine yardımcı olabilecek deneyimlerimi insanımızla paylaşmayı arzu ediyorum. Bu amaçla oluşturduğum instagram sayfamda konuyu şöyle ifade ediyorum:
Has Esma Yolculuğunda
İslami Değerlerle Dönüşüm Platformu:
Kişisel dönüşümünü dini değerler doğrultusunda gerçekleştirerek Has Esmasına ulaşmak isteyenlerin bilgi paylaşımı ve istişare platformu
Bu oluşumda uygunsuz üsluplarla sorulduğu için tartışmaya girmemek adına ve tartışmalardan sonuç çıkmayacağına inandığım için cevaplamadığım, insanların bana sıkça sorduğu bazı soruları cevaplamaya çalışacağım.
Ben tartışmalara inanmam. Dinlemeye ve iletişim kurmaya inanırım. Yanlış üslupla sorulan soruda nefs “ego” araya girmiş demektir ve sonuç almak çok zordur. Bu tür tartışmalara ayıracak vaktimin olduğunu düşünmüyorum.
Platformda ele alacağım konularda özellikle kendi alıştığı bildiği konuların dışında her şeye yasak, günah diyen, bir dönem her türlü yeniliğe karşı çıkanların dediği gibi “istemezuk” diyerek dini sınırlayan, Peygamber Efendimize bile verilmemiş bir hakla helal olan bir şeyi haram kategorisine sokan birtakım insanların kafalarını karıştırdığı günümüz Müslümanlarına, kendi bildiğim doğruları aktarmaya çalışacağım. Okuyanlar kendi kararlarını kendileri vermekte özgürler.
Her devrin insanlarının o döneme özgü istek, ihtiyaç ve eğilimlerinin olması doğaldır. Bunu “zamanın ruhu” olarak isimlendirmek mümkündür. Bu, önlenemez bir yönelimdir. Önünde durmaya çalışmanın kimseye faydası yoktur. Hepimiz aynı kaynakta yıkanıyoruz ve görünmez bağlarla birbirimize bağlıyız. Günümüz bireysellik çağı ve çekirdek ailenin bile parçalanmaya başladığını görüyoruz. Tek ebeveynli aileler gittikçe yaygınlaşıyor. İnsanların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşıladığı, danıştığı, akıl aldığı, aidiyet ihtiyacını giderdiği eski aile yapıları ve sosyal kurumlar kalmadı. İnsanlar artık psikolog ve yaşam koçlarına para ödeyerek dertlerini anlatmaya, sorunlarını çözmek için yardım almaya başladılar. O yüzden ” eskiden psikolog mu vardı, yasam koçu mu vardı” söylemleri yaşadığı çağın gerçeklerinin farkında olan insanların söyleyebileceği mantıklı sözler değil.
Yaşanılan cağın gerekleriyle uyumlu çocuk eğitiminde nasıl yeni kabuller ve güncellemeler gerekiyorsa, yetişkin eğitiminde de bunu yapmanın şart olduğuna inanıyorum. Çakralardan tutun, NLP, hipnoz, aile dizimi gibi tüm dünyada uygulanan ve etkileri bilimsel verilerle kanıtlanmış tüm şifa yöntemlerinin haram ve cinlerin işi olduğunu iddia etmek, İslam dininin sınırlarını daraltarak insanımızı dinden uzaklaştırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.
Yıllarca sinema ile uğraşanları din dışı ilan eden Müslümanla, kaybedilen bu yılları telafi etmek, milli ve dini bir sinema oluşturmak için çok uğraştılar.
TV yi evlerine sığmayanlar daha sonra İslam’ı kanallar açtılar.
Hiç bir teknik veya araç iyi ya da kötü değildir. Iyi ya da kötü olan, kullanım şekilleridir. İyiye kullanırsan iyiye, kötüye kullanırsan kötüye hizmet eder.
İçinde yaşadığımız toplumsal gerçeklerini redderek, insanları suçlayıp küçük görerek hiçbir yere varamayız. Yıllarca depresyon hastasını “imanı zayıf” diyerek küçük gören zihniyet, duyduğu ihtiyaç üzerine kişisel gelişim araçlarını kullanmak isteyen dini hassasiyete sahip insanları ve bu alanda hizmet etmeye çalışan dindar kişileri aşağılamaktan artık vazgeçmelidir. Müslümanların korku ve zaaflarını kullanarak her şeye haram diyen ve bunu yaparak kendilerini takva sahibi zanneden on binlerce takipçili bazı kişiler, topluma verdikleri zararları artık durup bir düşünmelidir.
Zaman zaman gerçekten ciddi hastalık veya problemi olan insanlarla karşılaşıyorum ve onların içinde bulundukları çaresiz durumun ne kadar kolaylıkla suistimal edilebileceğini görüyorum. O an karşılarında kendilerine en ufak bir çare, en ufak bir umut vaat eden kişiye ellerinde avuçlarında ne varsa vermeye hazır olabiliyorlar.
Ben böyle insanlarla karşılaştığımda çok daha dikkatli konuşmaya ve umut tacirliği yapmamaya özen gösteriyorum. Ama biliyorum ki karşılarında kötü niyetli bir insan olsa onların bu zayıf anından rahatlıkla faydalanabilir ve zaten zor durumdaki insanlara büyük zararlar verebilir.
Umut tacirlerini “şifa garantisi” vermelerinden belki tanımak mümkün olabilir. Atölyelerime ilk kez katılacak olanlar bazen önceden bana yazıp “garanti” isteyebiliyorlar.
“Bu atölye benim şu sorunuma kesin faydalı olacak mı?”